14 Ocak 2023 Cumartesi

Tokat Yastığı

 İki önceki konunun devamı olan bir yazı bu.

Sevgiyle sarılmak yetmemiş belli ki. Tokatın devamı geldi. Bana da aydınlanma geldi o anda. "Hımm demek ki konuşmak yeterli değil. Çocuğun içinde çözümleyemediği bir konu var ve dışa nasıl vuracağını bilemiyor. O masum zihnine takılanları ancak böyle açığa vuruyor o zaman bunu yok etmek yerine dönüştürelim." Dedim. Melikecim seni anlıyorum diyip bana vuran eli aldım ellerimin arasına. Avuç içlerini öptüm. Canın vurmak istiyor. Ben de bir şeylere kızsam,üzülsem ya da anlatamasam vurmak isteyebilirdim. Ama insanların,hayvanların canı yanar. Allah kimsenin canı yansın istemez biz de Allahı çok seviyoruz dimi? O zaman insanlara,hayvanlara ve kendimize vurmayalım. Gel benimle,tut elimi. Bak şimdi bu yastık var ya bizim vurma yastığımız olsun. Canımız vurmak istediğinde bu ya da başka bi yastığa vuralım. Ben şuan vurmak istiyorum mesela. Hadi gel beraber deneyelim. Denedik,başardık,dönüştürdük. Şükürler olsun bu konuyu hallettik. Allah'ım teyzelik yer yer delilik. Yer yer bilgelik. Bazen de ne yapacağını asla bilmemelik. O zamanda tam bir empatiklik.


11 Ocak 2023 Çarşamba

Derin Bir İç Çektim

 Öyle iyi anlıyorum ki seni.

Karşına geçip,gözlerinin içine bakıp; öyle iyi anlıyorum ki seni, diyebilmek isterdim.

10 Ocak 2023 Salı

Çocuk'sal iletişim

 Güle oynaya yemek yediriyordum. Birden yüzüme inen tokatla irkildim. Ses tonumu ayarlayarak ciddi bir tonda ama bağırmadan uyardım. Canım çok acıdı,seni çok seviyorum ama böyle yapman beni çok üzüyor diye konuştum. Sonra aynı ciddiyetle yüzümü astım ve beklemeye başladım. Öyle bir sarıldı ki. Şoke oldum. Tıpkı vurduğunda ne tepki vereceğimi bilemediği gibi. Sımsıkı sarıldık birbirimize. İçimize çeke çeke öptük. Hiç konuşmadık sadece sarıldık ve öpüştük. O özür dilemiş oldu. Ben kabul etmiş oldum. Ben seni çok seviyorum demiş oldum.  O da ben de seni çok seviyorum demiş oldu. Noldu bilmiyoruz ama çok güzel bir şey oldu.

O an düşündüm de,keşke herkes üzdüğünü farketse ve haklı da olsa özür dileyebilse. Özür dileyemiyorsa sadece ama sadece sımsıkı sarılabilse. Kızan ses tonunu ayarlayarak tepkisini belli etse. Hatalı olan ya da öyle görülen taraf da bir samimi öpücük ya da sarılma ile çözümün o kadar kolay olduğunu bilse.

Ne hafif,ne naif ne tatlı bir iletişim şekli öyle değil mi?

Çocuklardan öğrenecek çok şeyimiz var bence. En azından kendi adıma öyle.

9 Ocak 2023 Pazartesi

Herkes Layığını Buluyor

 Uzun bir içe kapanmadan sonra artık arkadaşlarımla görüşmeye başladım. Dinliyorlar beni. Anlıyorlar ve bunu hissettiriyorlar. Ama içimde hep bir boşluk... Neyse...

Melike tam olarak bir buçuk yaşında artık. Mutlu bir bebek ve çocuk yetiştirmek için verdiğimiz çabayı görüyorsun Allah'ım. Ona dilediğimizden de güzel bir kader yaz lütfen. 

Oyun terapisi eğitimi aldığımda annesi Melikeye çok yeni hamileydi. Yani benim aklıma düştüğünde daha anne karnında değildi. Ama Allah işte. Demekki ben o eğitimi onu iyi ve doğru yetistirebileyim diye almışım. Bunu bu günlerde anlıyorum. Her şey bizim göremediğimiz bir plan içinde işliyor. Zamanı gelince görüyoruz ve farkındalığımız yüksekse anlamlandırıyoruz.  Şimdi sırada resim yorumlama eğitimi var. Biraz zamanı var. Melike bilinçaltını resme dökebilene kadar ben o işi hallederim evelallah,inşallah. 

Diyorlar ki sen çok iyi bir teyze oldun. Anne yarısı falan değil düpedüz çocuk yetiştiriyorsun. Sagolsunlar da aslında öyle değil. Melike bana ışık oldu. Ömrüme guzellik oldu. Beni benden aldı da yeni bir ben oluşturdu. İçimde hiç bilmedigim noktalara temas ettirdi. Allah'ın böylesi hediyesi karşısında kendimi fazlaca değerli hissettiğim zamanlar oluyor. İşte diyorum tam da buna layıkmışım demek ki. :)



3 Ocak 2023 Salı

Toplantıdan Detaylar

 Teklifini kabul etmeyeceğimden o kadar emindi ki.

Halbuki ben ne söyleyeceğini az çok anlamış olduğumdan artısını eksisine günlerdir tartıyordum kafamda. Böyle olacaksa şöyle derim,şunu derse bunu söylerim diye diye bir hayli zihin jimnastiği yapmıştım.
Öyle ki, bir ara yanımıza patronum gelip,o yeniliklere açık değil,kabul etmez uğraşma gibi bir espiri yaptı.Karşılığını aldı elbette. Senin şirketin yararını düşünerek yaptığın yenilik benim zararıma olduğunda karşında durmak zorunda kalıyorum,aslında yenilikleri seviyorum dedim. Buradan sonrası uzardı da uzardı. Uzamadı. Asla da o kişi dahil olmadı. Eminim kendini zor tuttu ama bana bakışını görmeliydiniz. Bunun dili nasıl da uzamış böyle der gibiydi. Patronum demez. Çünkü ona göre ben hep kendini koruyan ve savunan,bazen cadılaşan bir yapıya sahibim. Olmadan oldurdu beni,kafasında bir kalıba soktu değiştiremiyorum. Artık uğraşmıyorum da. Eğleniyorum sadece onların bakış açısıyla.

Neyse işte sonra devam etti. Şekillendirdi. Ama kabul etmeyeceğime kesin gözüyle bakıldığından uzun uzun anlatamıyor da,hevesi kaçtı :))))

Dedim ki,gayet makul bir teklif. Tabi ki kabul ediyorum. Sadece düşünmek istiyorum. Neyi düşüneceğimi sordu,söyledim. Tamam dedi onu şu şekilde hallederiz olur mu? Olur dedim,harika olur. Bu şekilde bu teklif bana uygundur. İkna etmesine gerek kalmadığı için nasıl şaşkındı. Anlamadım ki beni niye bu kadar zor ve inatçı ve dar bakışlı görüyorlar :))))

Hayır illa şunu mu diyelim; "siz bir gün mantıklı bir teklifle gelirseniz kabul ederim. Önce dönüp bir ortaya koyduğunuz meseleye bakın sonra beni eleştirin. Benim kabul etmiyor oluşumu değil,sizin neden kabul görmeyen tekliflerle ilerlediğinizi bir konuşalım. "

Sonuçtan çok memnun değilim bu bir gerçek. Ama iyileştirme oldu mu çok oldu, bu güzel oldu. Bundan sonrasında zamandan ve her ayın bir haftasına yayılan stresten de kurtulmuş oldum. Hoşuma gitmeyen bir noktaya da evet dedim ama onu sonra masaya yatıracağımdan kimsenin şüphesi yoktur sanırım:)Zamanını beklesin o. Çok mühim değil.



Onu Dansa Kaldırdım

 Hayatla dans ettiğim bir gündü.

...


Tam 5 ay sonra iletişim kurduk. Kurmak durumunda kaldık. Kısa cümlelerle birbirimize derdimizi anlattık.

Günler önce buluşma teklif etti. Konuyu da bir parça söyledi. Stres seviyemi ölçebilen bir cihaz olsaydı bozulabilirdi akımdan. Yılbaşı gecemi de mahfetti bu sebepten.

Bu sabah dedim ki yola çıkarken,bu işi bilen sensin. Enerji uzmanı olan sensin. Tersine cevirebilirsin. Sen kendinden eminsin. Bırak o tedirgin olsun. Sen tüm ahenginle orada bulun ve konuşmanın gidişatına göre kararını ver. Onun baskısına asla aldırma. Laf çarparsa duyma. Sen her şey yolundaymış gibi davran. Mış gibi yapınca,biliyorsun ki öyle olur sonunda. Hadi göreyim seni. Reiki ve dualarınla da koru kendini. İletişimini ve enerjini de koy cebine, hadi güle güle . Dedim kendime.

Kapıyı o açtı. Beni davet eden kendisi olmasına rağmen ne yapacağını şaşırdı. İtiraf etmeliyim ki ben de son derece renkli bir giriş yapmadım. Merhaba diyebildim sadece dudaklarım yarı kapalı,kendimden emin ama pek de sıcak olmayan bir şekilde. Ben içeri girip üstümü soyunurken,o kahvaltısına devam etti. Bana arkası dönüktü. Baktım o benle ilgilenmiyor,hareketlerimi yavaşlattım. Çok yavaşça montunu astım. Çantamı bir masanın üstüne yavaşça koydum. İçinden telefonlarımı çıkardım ve bir müşteri yazmış,aramış mı diye kontrol ettim. Ardından patronumun odasına gidip selam verdim. Orada kalmadım. Tekrar koridora gelip,onun masasının karşısında durarak diğer arkadaşlarla ayak üstü sohbet ettim. O esnada sofrasını aynı yavaşlıkla topladı. Sizin zamanınız az, hadi gelin konuşalım dedi. Yoo dedim az değil. 1-2 saat buradayım. İşiniz varsa hiç acele etmeyin,beklerim. Yok dedi buyrun. Buyurdum. Oturduğum yeri beğenmedi karşısına oturmamı istedi.:) Tabii dedim,oturdum. Bana yaptığı teklifi detaylandırdı. Dikkat edin diretti demiyorum. Ki başka türlüsü ona pek ters yani. Gayet kibar ve benim düşüncemi önemser şekilde konuştu. Hatta bir ara patronum bana takılıp espiri yapınca nasıl o da atlamadan durabildi şaşkınım. Benim hoşnut olmadığım bir konuda ikisi de üzerime gelmeyi severdi. Pek bı ciddiydi,asla kırıcı olmadığı gibi espiri bile yapmadı. Ben ne kadar güler yüzlü ve hareketli konuştuysam o o kadar ciddi ve tedirgindi. Tam da olması gerektiği gibi. Bir özür bekledim mi evet bekledim,yalan yok. Süreç boyunca söyledikleri,yaptıkları ve yapmadıklarıyla kendisine çok kırgınım. Ama bu gün hem yaptığım iş açısından,hem de aldığım eğitimler açısından profosyonel şekilde hareket ettim. Enerjiyi çevirdim. Artık huzursuz olan taraf ben değildim. Kelimelerini özenle seçmek zorunda kalan da ben değildim. Aman bir hata yapmayayım da ortalık gerilmesin diye düşünen hiiç ben değildim. Hatalı hatasını pekala farkındaydı. Kendi kendine çözümler üretmiş,tam da karşımdaydı. Fiziken özür dilemedi. Ama yaptığı ve gösterdiği her tavırda özür'lü olanın kendisi olduğu çok belliydi. Bu da bana şimdilik yetti.

Daha çok şey var da anlatamıyorum burada. Ruhsal olarak, o iletişim kurmak istemediğim adamla dans ettiğim bir gündü. Ben çok eğlenirken,kendisinin bir hayli yorulduğunu ve afalladığını açıklıkla söyleyebilirim. Bundan sonrası ne olur bilinmez. Ama bu gün bir miladdı belki. Uzlaşmaya falan değil. Aynı ip üstünde bir birimizi itmeden ve düşürmeye çalışmadan ve hatta tutup destekleyerek yürüyebilecegimizi gördüğümüz bir gün oldu. Yani o da görebildi inşallah. Yarın kendine gelip günü bı değerlendirdiğinde farkeder diye düşünüyorum. Ya da kendisi bilir. Afallayarak da olur bana kabul. Bu halini sevdim. Sersem,afallamış,hamleleri yarım kalmış. Ne yapsa karşısındakine geçmiyor. Onun aklından taş atmak geçerken karşıdan güller yağıyor falan. Ben çok eğlenirken,birileri için epey zor bir gündü,gerçekten. İkimizde bunu çoktan haketmiştik.