15 Ekim 2015 Perşembe

Aklımı İkiye Böldüm

/Aklımı ikiye böldüm, 2 eşit parçayı dağıttım arkadaşlarımın hanesine.kalan toz duman bana yeter de artar bile./

İki adam... İki arkadaş... birinin annesi,birinin babası...
Yani; en sevdiklerimin en sevdikleri...

En sevdiklerim en sevdikleriyle sınanıyor bu ara.
Birinin annesi,birinin babası hasta. İkisi de birbirinden ciddi hastalıklarda. 
Kelimelerle dans nasıl çok iyi olabilir bu durumda.
Amma velakin bomba gibi görünmek zorunda. Evrene öyle iyi enerji vermeli ki,arkadaşlarına huzur olsun,anne/babaları şifa bulsun. Kötü enerji çekmemek lazım ruhlarımıza.

Birine mesaj atarken diğerini arıyorum. Nasıl Sevinç Teyzem derken,babanın tahlilleri ne alemde diyorum. Diyorum demesine de bir adım sonrası yok zihnimde. Ters bir haber verseler ne diyeceğimi bilmiyorum. Tek bildiğim onların iyi olması için çabalıyorum şu zayıf halimle.
Yanlarında olmaya çalışıyorum aklımca. Ne mümkün !
Ben kimim neyim ki sıkıntılarına fayda edeyim,destek verebileyim. Ne işe yarıyorum ki.Belki de sadece kafa şişiriyorum.
Ama şunu bilmiyorlar ki,gerçekten ve gerçekten ben onları çok merak ediyorum. Aklım iki farklı hastanede iki farklı evin içinde.Elimden hiç bir şey gelmeyen en aciz halimle,şifa diliyorum Rabb'den. Tek yapabildiğim bu iken,biliyorum ki her şey pek güzel olacak ve biz bu zorlu süreci atlatacağız. Onlar bilmeyecekler benim de onlarla beraber bu sıkıntıları yaşadığımı,onlar adına kaygılanıp sadece dualara sığınmanın ezikliğini yaşadığımı. Yanlarına gidemediğim,gözlerinin içine bakıp,geçmiş olsun diye sarılamadığım için ne hissettiğimi bilmeyecekler. Hastalarının iyi haberlerini verecekler ve derin bir nefes almamı sağlayacaklar.Sıradan bir merakı giderdiklerini sanacaklar.
Varsın öyle olsun... Büyükler iyi olsun,adamlar mutlu... Kelimelerle dans onlar adına huzuru paylaşır ruhunda. Şükürlerine ortak olur dualarında. Varsın kimse bilmesin... Ne önemi var ki aslında. Hastalar şifa bulsun en kısa zamanda.


11 Ekim 2015 Pazar

Seçtiği Yolu Yaşar İnsan

Sizin gibi dertlerim yok benim. Bunu bir çok kez belirttim.Evet efendim siz ve ben farklıyız birbirimizden.
Geçen hafta 3 gün hastanede zaman geçirirken yazdım bu satırları.Şimdi yayınlamak kısmet oldu.
not: yazıya ilave etmeyi unutmuşum,hafta içi de beyin doktorumda kontrolüm var. Onun bana verdiği hissiyat bu yazıyı aşar.Belki daha sonra...Belki başka zaman yansır okuyucuya.
...

İnsan sevinemiyor artık şeker hastası olmadığına. Yani şöyle ki; uzun yıllardır şeker hastası iken bu yaz baya da yükselmişken şekerim öyle bir diyet yaptım ki zayıflamak için... Başkası olsa hiç yoktan 5 kilo verebilecekken bir sadece 1 kilo vermiştim geçen haftaki ölçümlerde.Hayır yani 2 gün aç kalsam zaten verirdi insan bir kiloyu neden böyle oluyordu. Endokrin/metebolizma doktorum araştırıyordu bu konuyu.Yaz boyu tatlı yemedim,ekmek ve karbonhidratı neredeyse sıfıra indirdim yine de olmadı.Geçen hafta gittiğimde dedim ki biliyormusunuz benim yaz boyu yüksek olan şekerim şimdi de olması gerekenden daha düşük.Bayılacak gibi oldum bir kaç kere,zor toparladım kendimi,bilmeniz gerekir diye düşündüm. D vitamini yetersizliğine bağlı parathormon hastası olduğumdan mütevellit bir çok değerime bakılması gerekiyordu. Yine rahatsızlığım nüksetmiş,bir çok belirti baş göstermişti.Üstelik saçlarım da aşırının aşırısı bir şekilde dökülmeye başlamıştı. Öyle ki 1 hafta kadar önce taradığım saçlarımdan dökülen telleri görünce korkuyla gözlerim doldu ve bakamadım banyodaki aynaya. Kel kaldım sandım,kökünden çıktı sanki hepsi.Hemen gidip biotinli şampuan aldım.Ve gider gitmez bunu doktoruma anlattım.
6 tüp kan verdim.Günlerce de sonucu bekledim. D vitamini değerim düşündüğüm gibi düşmüş idi. Parathormon değeri yüksekti ama bir öncekine göre daha düşüktü bu iyiye işaretti.Kalsiyum ve protein değerimde normal değerlere yaklaşmıştı.Damlamın ölçüsü,kullanım şekli değişti.Saç için biotin tahlili vermiştim,düşündüğüm gibi geldi. "Biotin eksikliği".Onun için de ilaca başladık.
Ve tüm bu hastalıklarla uğraşırken,stres yapar bir yandan kendimi rahatlatmaya çalışırken aklımdan hiç çıkmayan bir şey " d vitamini eksikliğini uzun süre yaşamak,kanser riskini arttırır !" Bilir misiniz bunu bilmek insana ne büyük bir yüktür. Ve hiç kimseye söylememek... Zaten adetimdir benim her bi haltı kendi içimde yaşamaya gayret göstermek...
6 tüp kanın sonucu geldiğinde doktor kapısının önünde incelerken fark ettim ki trombosit miktarına da bakılmış.Yani doktorum da benim gibi riskten korkmuş ve değerlerimi bilmek istemiş. Şükür ki her şey stabilmiş.
Şeker konusuna geri dönersek,artık düşüyor olmasından dolayı ilacımı düşürmem gerektiğini sabahları yarım içmemin daha uygun olacağını bir süre sonra da belki bırakabileceğimi söyledi. Buna neden sevinmedim ?
Çünkü şeker ilacını bırakmak demek iştahın artması,kilo almak demek. İyileşiyor muyum daha mı kötüye gitti durum kararını veremedim...Çok dikkatli olmalısın dedi doktorum... Kendine dikkat et.
Tüm hastalıklarım için önerilerde bulundu. Şöyle olursa şöyle yap.Böyle olursa şu kadar ilaç al.
...

Yani demem o ki benim korkularımın,kaygılarımın yanında sizin yaşadıklarınızın nasıl önemi olabilir ki.
Doğdum doğalı ölümün kokusu burnumun ucunda iken ve buna rağmen pozitifliği kendime ilke edinmiş iken ne bozabilir bu kendime ördüğüm kalkanımı. Kim ve ne için ben kendimi kötü hisseder ya da gerçekten mutlu olabilirim. Ben sadece sağlığıma entegre bir hayat sürebilirim. Tek istediğim onun yolunda gitmesi ve hücrelerimin bana kötü haber vermemesidir. Ki bu bile mümkün değil bilirim.Gün geçmez ki yeni bir hastalığın araştırması içine düşer,vücudumdan nasıl def ederim onun yollarını ararım...Şükür bulurum da.İmkansız denen her ne varsa onu yaşar işte kazandım derim kendime.Kimse duymaz zafer çığlıklarımı,kimse bilmez mutluluk ya da bıtkınlık gözyaşlarımı.
Bilseler ne olacak ki sanki. Ne benim kadar üzülürler/üzülseler ne olur ki.Ne de benim gibi sevinebilirler. Benim yaşadığım hayatın kopyasını yaşayabilen olamaz. Tut ki aynı acılarla sınandı bir başkası aynı başarı ile altından kalkamaz.Bu sebepledir ki dünyevi zevklerim yok benim. O kıyafet güzelmiş,bu kozmetik benim olsunmuş,şuraya gidip şu yensinmiş,bu neden böyle olmuş,şu neden öyle olmuş...Benim umurumun sınırları sizinkinden farklı.Kim ne derse desin benim bir gördüklerim bir de hissettiklerim var bu hayatta.Elbette hep iyi şeyler görmek ister insanoğlu ama ben sadece iyi şeyler hissetmek,umut etmekle yetinirim. Hayat bana bu kadarını vermiş. Ben sana acı vereceğim sen içinden mutluluk çıkarabilirsen kıymetini bil demiş. Hayat size gülümserken bana sadece gözkırpmış...Peşinden koşmuşum...Yakaladığımın tadına bakmış,damağıma değil zihnime kazımışım. Kaçırdıklarım için eskiden üzülürken şimdi sadece iyinin,güzelliklerin,pozitif olanın,sağlığın peşindeymişim.Bir masalsa hayat,ben hep kötü senaryo duymuş iyiye yormuşum...
Belki çok aptalmışım,belki de aklın sınırlarını zorluyormuşum. Bildiğim tek şey var ki,ben bu yaşıma çok zor geldim. Çok kez buraya kadarmış diye duyduğum,tam o esnada yeniden doğduğum bir hayatın sınırlarını bırakın da istediğim gibi çizeyim. Pozitifim diye yargılamayın beni...Salak sanmayın herkesin iyi yanını gördüğüm ve olumsuzluklara rağmen tebessüm edebildiğim için. Ben bana iyi gelmezsem kimseden fayda yok bilirim. Kimsenin koluna girerek yürüyemez insan,ya iki ayağının üzerine basmalı ya da onu yürüten ne ise o uzvunun farkına varmalı.
Hayat bir farkındalık. Bu yolda ya yürümeyi seçip farkında olacaksın aldığın nefesin. Kıymetini bilecek,kimsenin,hiç bir şeyin seni olumsuz etkilemesine izin vermeyeceksin.Ya da herkesin,her şeyin seni etkilemesine izin vereceksin. Ama unutma ki sen bu yaşa gelene dek geçtiğin sınavlarda yalnız idin. Allah'ın karşısında tüm günahlarına rağmen sınav olup affedildin.Kah sağlığın bağışlandı,Kah başka beklentilerin yaşamına katıldı. Farkına var,yaşam amacın ne ise kıymetini bil. Ya da git kendine hemen bir yaşam amacı belirle. Allah'ın sana verdiği bu canı,günün ağırlığında ezip geçme.
Yoğur onu ellerinle.Sen istersen olur bence.Oluyor...İnan önce...Kendine ve hayata...Başka ihtiyacın olan bir şey yok aslında. Sen ve Allah yeter kalbine...