30 Aralık 2014 Salı

Meditasyon Etkisi

Sen bağırıp çağırırken,elleriyle ağzını ani bir hareketle kapatır ve sarılır ya sevdiğin...O an sadece susmak eylemini gerçekleştirirsin, Sarılırsın gayri ihtiyari. Sakinleşmekten başka yol bırakmamıştır sana.Sinir bir anda huzura çevirir rotasını.!
...
Kredileri yüksek insanlar vardır hayatımda.Pek kolay sinirlenmem onlara.İnsanüstü varlık sanılmam bu yüzden aslında.Marifet bende değil onlarda.İşte onlardan biri tam da duymak istediğim şeyler söyledi. Kızgındım...İfade ediyor ama git gide sertleşiyordum. Üslubumu bozmama az kalmıştı ki, sen dedi...Sen nasıl bir insansın ki,meditasyon etkisi yaratıyorsun karşındakinde.
Öyle güzel bir sese sahipsin ki,tedavi ediyorsun adeta,huzur buluyor insan seninle.Öyle çok seviyorum ki seni,kızma bana...Ne yapıyorsam sana olan itimadımdan...Ne olur sesini esirgeme ruhumdan...
Sustum...Gülümsedim...Çok ama çok mutlu oldum...
Birinde/birilerinde böylesi güzel etki bırakmak...Muazzam...
Şımarmayacağımı biliyorsun değil mi?Lütfen bana bunları arada söyle.Söyle ki,enerjimi tükettiğinde yola devam edebilecek gücü bulayım kendimde...
...
not:kar sevmeyen ben bugün keyifle izlemekteyim damların üzerindeki beyaz örtünün dışımdaki herkese verdiği mutluluğu...Karlı İstanbul sabahından günaydın herkese...

25 Aralık 2014 Perşembe

1'e 2 Kala

/1 kalmış aslında/


1 yıla 2 gün kaldı. Zaman ne çabuk geçiyor demeyeceğim,kolay ve hızlı geçmedi çünkü.Ama çok keyifli ilerledim.Her an damağımda ayrı bir tat bıraktı.Hayatım boyunca yaşayabileceğim en büyük deneyimdi.Bundan keyif alabilmek için önce yaşayacağım durumu farkında olmalıydım. İsterseniz bir çoğunuzun bildiği ve belki de okumaktan sıkılacağı konuya baştan başlayalım...
Sıradan bir göz kontrolünde gözde bir ödem teşhis edildi ve bunun beyindeki bir hastalıktan dolayı oluştuğu düşünüldü.Bir takım testler sonucunda beyinde su toplaması(hidrosefali)hastası olduğum ortaya çıktı.Doğumumdan itibaren bu hastalığa sahip olmadığım için şanslı kabul edilirken,hiç bana uğramaz sanıyordum.Doğarken onca hastalığın içinde bir de bu yoktu ya bir daha olmazdı sanki.Oluyormuş,oldu.Varsın olsun.Çok iyi bildiğim bir hastalık olmasına rağmen ilk duyduğumda çok şaşırdım.Lakin annem yanımdaydı ve onun bu şoku üzerinden atması için benim dirayetli olmam lazımdı.İşte o ilk andan itibaren ben hep benim dışımdaki insanlar için dik durdum. İyi ki de durdum.Daha kolay oldu her şey.Çok hastane,çok doktor çok tetkik...3 hafta sonra artık ameliyat olabilecek hale geldim ve 5 gün yatmam gerekirken 4. günde taburcu oldum.Durumumun iyiye gitmesinden değil,ameliyattan sonra vücudumda anormal derecede allerji oluşmasından dolayı erken taburcu edildim.Hastanede kaldığım süre içinde gerek doktorum gerek hastane personeli ilgisini muazzam şekilde hissettirdi.O adam benim şansım diyorum hep...En yakınımdaki özel hastanede çalışıyor olması,evrenin benim sesimi duymasındandı. Ameliyat önce nasıl yaptım bilmiyorum ama herkese kulağımı tıkadım.Öyle çok eleştiren oldu ki beni,profesörlerle dolu devlet hastanelerini araştırırken ve bu ameliyattaki başarı oranlarına güvenemezken bu adamın bu işte başarılı olduğunu farkedip kendimi teslim etmem bir hayli eleştiri konusu oldu.Ben inandım ya bir kere,kilitledim beynimi herkese.Öncesinde ilk teşhisi duyduğumda itiraz ettim elbette.Olmam ben o şant ameliyatını dedim yüksek sesle.Mecbur kaldım.Yaşamak için o şanta ihtiyacım olduğuna inandım.O halde beni bekleyen tüm sıkıntılara hazırlıklı olmalıydım.Okumadığım hasta yorumu,tıbbi makale kalmadı.Bir tıb öğrencisi kadar bilgi edindim desem eksik kalır.Beni neyin beklediğini bilirsem psikolojik olarak daha iyi hazırlanabilirdim.Ve her an işin ters gitme olanağı var iken ben kendimi moral ile dik tutar bu işi kotarırdım.Buna inandım. Şant takılan hastalar hayatları boyunca çok kez tıkanma yaşadıklarından,bu ameliyatı olmak zorunda kalıyorlar,biliyorum.Ama bir mucize neden olmasın.Bu şüpheyle yaşanır mı hiç...
Herkes 3 ayda normal hayata dönüyormuş okuduğum kadarı ile ben kendime bir ay müddet vermiştim.45.günde hala normal hayata dönemeyince sinir sistemim çöktü itiraf edebilirim.Düşünün ki beyniniz bir doktorun elleri arasında.Etrafındaki ödem dolu bölgeden bir kablo geçiriliyor ve o kablo boyundan,karın boşluğuna doğru uzatılıyor.Bir diğer el onu aşağıdan çekiyor ve bağlantısını yapıp artık son dikişler atılıyor.Yani vücudunuzdan bir kablo ve iki insan geçiyor.Bunun size ne hissettirdiğini ne ben tam olarak anlatabilirim ne de siz anlayabilirsiniz.Değil mi ki beyin yaşam mekanizması...Diğer ameliyatların tümünden farklı.Ömrümce bunu söyleyeceğim,evet kesinlikle farklı.Akıl başta olmayınca hiç bir şeyin ne hazzı ne anlamı olmuyor çünkü.
Adaptasyon problemi,dikkat dağınıklığı,görme bozuklukları,okuduğunu anlamama sıkıntısı,rahat yürüyememek,oturamamak sadee yüzeysel olarak bahsedilebilecek olan noktalar...Bunların insana hissettirdiklerini yaşamadan anlayamazsınız.Ve umarım hiç bir zaman yaşamazsınız.
Hiç bir zaman tam anlamıyla eskisi gibi olamayacağıma inandığım vakitler oldu bu yüzden.Tüm bunları anlatırken sanılmasın ki benim için kötü bir yıldı.Kesinlikle !
Aksine,en haz aldığım,hayatı en çok farkında olduğum,yaşadığım her andan ama her andan keyif almasını bildiğim bir zaman dilimi idi.İlk adımlarımın neşesi,İlk kez telefonla konuşabilmem,dikkatimi her gün daha uzun süre kontrol altında tutabiliyor olmak,yaşadığım için ger güne duyduğum minnet...
Sevdiğim insanlardan gördüğüm ilgi ve sevgi her zamankinden daha çok mutlu etti.Daha çok kıymet bildim daha çok önemsedim...Gelen her bir hediye ki gerçekten herkese çok teşekkür ederim,pek bir değerliydi.Her zaman da öyle olacak...Sayısız aldığım çiçekler kalbimde ağaçlara dönüştüler,meyve verdiler..Hatrımı sormak için gelen bir telefon ile 8 saat boyunca çektiğim sancıyı unutuverdiğim vakitler.Şükrü unuttuğum geçmiş zamanların acısını çıkardım her bir güzellikte.Yakınımdaki herkes öyle çok destek oldu ki,şaşırdım bazen."Eksik" olduğum zamanlarda tamamladılar beni.Yeniden hayata adım adım alışırken ben,emeklemeden yürümemi sağladılar...O günler,aylar...Çok uzun zamanlar...Evet zordu ama çok keyifliydi.Bir an olsun pes etmedim iyileşmeye olan çabamdan.Öyle ki tüm olumlu enerjimle çıktığım bu yolda,yıllarca beynindeki ödem dağılmadan yaşarken insanlar ben 8. ay da tamamen def ettim vücudumdan...
Haa gelebilir mi,elbet tekrarlayabilir.Biliyorum olabilecekleri.Hazır da değilim doğrusu.Düşünmemeye karar verdim artık o kısmı.Her gün yataktan şantım tıkandı mı acaba diye uyanırken bile günün tadını çıkarabilmişken, şimdi ne kadar keyifli olduğumu tahmin edebilir misiniz bilmem.
Bir çoğunuz gibi dünyevi dertlerim yok benim.Aşılmaz sıkıntı,imkansız dertlere inanmadım hiç bir zaman.Aklım yettiğince yaşar,duygularımca hissederim hayatı. Farkındalığım şüphesiz ki bu ameliyatla kat ve kat arttı.Neden saçlarının kısa olmasına takıyorsun böylesi büyük bir ameliyatı atlattın diyenler oldu.Doktorum bile sordu.Ameliyat sizin işiniz ben psikolojimi korumakla sorumluyum dedim...İnsanım ve bir noktaya odaklanmak zorundayım.Tamamen yok sayamadım.Bu sebeple saçlarıma takılmayı tercih ettim.Şimdi onlar da uzadı evet hala alttakiler üsttekilerden daha kısa ve her ay boyamaz isem bembeyaz saçlara sahibim...Olsun varsın,yaşlılığımı erken görmüş oluyorum.Gençken önlemini alıp yaşlılığıma zemin hazırlıyorum.
Yani demem o ki,çok uzattım lafı biliyorum.Ama ben ameliyat olacağımı duyduğum andan itibaren,her anımı,her hissettiğimi yazacağım ve büyüterek,tadını çıkararak yaşayacağım demiştim.

Sözümü tuttum..Tutuyorum...
Her anımı fotoğrafladım.Bu zamanlar bir daha gelmez,bunlar herkesin yaşayacağı durumlar değil,keyfine varacağım dedim ve dediğim gibi yaptım.
Hem sağlık buldum hem de farkındalığımı arttırdım hayata dair.Çok az üzülüp bolca mutlu oldum.Yeniden doğdum,en baştan savaştım ve kazandım...Bu yıl benim yılım...Ne olmuş yani beyin ameliyatı olduysam,yeniden doğdum,hayatı keşfe koyuldum...2 Aralık'ta doğan ben,bir de geçen sene  26 aralık'ta doğmuş oldum.Gel de şimdi üzül vücudundaki biyolojik etkilere. Ee o zaman nerede kaldı kendime verdiğim onca emek,onca telkin ve tırmandığım o dağ tepelerin üzerinde çektiğim bayrak...Ruhta huzur var,ruhta şifaya edilen şükür var.Ruhta başarmanın hazzı,farkındalığın keyfi var... Kendimi en iyi hissettiğim bu bir yıla duyduğum mutluluk var.Baş ağrılarının stresli zamanlar dışında vücudu terk_i diyar eylemesinin hafifliği var.. Hidrosefali hastasının günlüğü olsun bu da.Ben başardım...Yaşayanlara umut,okuyanlara bir küçük başarı hikayesi mahiyetinde yerini alsın sayfada.
Bu zor süreçte kalben yanımda olan herkese sonsuz teşekkürlerimle...

Beni anlayan,anladığını bin bir yoldan biriyle ifade edebilenlere selam ile..






Eğer buraya kadar gelen oldu ise buyrunuz tıklayıp hastalık hakkında bilgi alınız.



23 Aralık 2014 Salı

Kalemimin Satır Başları

Yazmak istediğim öyle çok şey var ki,toparlayamamaktan korktuğumdan başlayamıyorum yazmaya.
hepsini harmanlamaya çalışacağım aklımın,kalemimin yettiğince.
...

Dedi ki;onunla yaşadığın her şeyde ben seni haklı bulmuştum.Şimdi bir adım atarsan eğer, haksız olan sen olursun.
...
Değişmişsin sen dedi,iyi olmuş böyle iyi...
...
Bu sabrın sonu var mı diye sordu.Hiç düşünmediğimi söyledim.Çünkü ben sabretmedim,böyle olmasını,böyle davranmayı,böyle yapmayı seçtim.Seçimlerimi yaşıyorum sadece,sabır göstermiyorum.Gözleri gözlerimden kalbime doğru bir yol çizdi.Sonra hızla gözlerini çekip boş odadaki bir kaç eşyaya bakıp,dikkatini toplamaya çalıştı.
...

Sen olmazsan olmayacak dedi biri,buna neden sevinemedi bu kalem erbabı? 
...
Bana farklı olduğumu hissettirdi.dünya üzerindeki 3 küsur milyar insan birbirinden farklı değil miydi
Önce rahatsızlık veriyor gibi olsa da,aslında bu his güzeldi.
...
Kendimi bir konuda aynalamamı istedi.Çıkan sonuçtan sonra değişmesini istediğim odak noktasına şaşırdı.Sebeplerim var dedim. Bunu bir tek ben bilebilirim...
...
Bir durum karşısında ne hissediyorsan onu muhakkak söyle.Söylemezsen çözemeyeceğine emin ol.Söylersen de çözülmeyebilir.Ama sen elinden geleni yapmış olursun.Son günlerde bana öğretilmeye çalışılan bir şey bu.Uyguluyorum ; sonuçlarına katlanmak bazen can yakıcı olsa da...Gerçi benim canım yanmıyor artık.Aynı yerden kaç kere yanabilir ki insanın eti.Bu et parçası kalbin ta kendisiyse hele ki...
...

Bazen,değer verilmediğimi hissediyorum.Evet evet tam da bu şuan hissettiğim.Değer verilmemek...fikrime,yorumlarıma,herhangi bir şeye...Değer ver bana...Hak ediyorum bunu...Hayatımdaki her şeyi önemsiyorum çünkü.Sen ve diğerleri her şeyin bir parçasısınız...Bu yüzden değer ver bana,hissettir lütfen...Katılaşmış kalbime bir nebze sıcaklık aksın sayenizde...

19 Aralık 2014 Cuma

Enerji Sapması

Ben kendimle baş başa kalmayı sevmem.Zihnimi meşgul edecek sebeplerim vardır her daim...
Mutluluğun keşfi yorgunluktan geçer çoğu zaman...

Öyle olduğuna inanmışım,o yolda koşmaktayım...Bilirim ki,her yorgunluğun sonu biraz dinlenmekten geçer...Enerjisi  hiç bitmeyen ve her daim kendini mutlu hisseden biri olarak,ben de 2 damla yaş dökebilirim bazen...Bazen bir şarkı,bazen bir anı.İnsan olduğumu hatırlatır ve hızımı yavaşlatır...Zihin durur,kalp çalışır.Sonra yazar kaldığı yerden daha enerjik bir halde yola revan olur...

Yolunuz aydınlık olsun...Ufuktaki güzelliklere kalbinizi açın ve yeni güne artık uyanın..Gecenin karanlığından,sabaha varan ruhlara; Günaydın...

17 Aralık 2014 Çarşamba

Dağınık Kalp




Kötü hissediyorum kendimi.Üzülmüş,kırılmış,tüm enerjim alınmış,gibi.
...
Sarılıyorsam bir insana,tüm enerjimi veririm kalbimden vücuduna.Herkese sarılmayı sevmem,hak etmeli içimden gelen sevgiyi.Hak etmiyorsa,sıradan bir merhabadır dilimden düşen. Hoşgeldin ve hoşçakal ile sınırlanır beden dilimin vazifesi...
Ben de böyleyim napalım...Soğuk,donuk...Ne derseniz deyin işte...
Ama benden garipleri de var yer yüzünde.sımsıcacık sarıldıklarım,yüzüme bakmak istemediklerinde,tüm bildiklerimi unutuyorum ben. Neyin var dediğimde anlatamıyorsa bir insan,samimiyet bunun neresinde ?
Ben derdini alamıyorsam arkadaşımın ne işe yarıyorum o zaman?
Madem anlatmayacaksın o zaman hiç bir şey yok gibi davranacaksın.Ya sıcacık sarılacak ya da hiç çekim alanıma uğramayacaksın...
Ben her şeyi göze alabildiğim insanların beni gözden düşürmesine tahammül edemiyorum. Tüm kalbimle sarıldığım insanın,bana kalbini kapatmasına,gözlerini kaçırmasına,beni orada öylece bırakıp kendi hayatına doğru yol almasına anlayış gösteremiyorum. Varsın olsun diyemediğim tek nokta bu olsa gerek. İnsan sevdikleri tarafından değersizlik hissi yaşadığında ne hisseder ise ben fazlasıyım şuan...Yazıyı toparlayamıyor olduğu gibi bırakıyorum.Tıpkı darmadağın bırakılan kalbim gibi...

15 Aralık 2014 Pazartesi

Çilek Kız





Bir çilek kız vardı, eski zamanlarda yaşardı.Çilek bir meyve değildi onun için.Tutkuydu adeta.Balkonundaki saksıda yetiştirdiği çilekleri bir yana,ömrü hayatında hep o tadı hissetmek ister,yediği her şeyden çilek hazzına varmak isterdi.Kaldı ki hayatı da çilek tadında idi.Önce buruk bir tat verirdi dile,öğütürken mide mutluluk kalırdı geriye.Çilek hafif ekşimsi,sonsuz mutluluk demekti.O hep,her şeyin iyi tarafında idi.Çilek kız derlerdi adına.Çileğe olan sevdasından gelirdi ismi.
İsmini unuturdu bazen, unuttururlardı ona.Çilek kızı yakıştırmışlardı bir kez,itirazı olmazdı onun da.Çileğin büyüsü,anlam ve hazzı onun için başka,diğer herkese farklıydı çünkü.O hayatın hep diğer yanından bakardı.Onun baktığı yerde daha fazla mutluluk,daha fazla güzellik yağardı gökyüzünden.Bir o mu farkındaydı hayatı.Yoksa yanılsamamıydı bu. Kendini mi kandırıyordu en zor durumda bile güzellikler çıkacağına o işin içinden.Yoksa bir o mu farkındaydı hayatın gizli sırlarını.

Tek bildiği,çileğe aşık olduğu ve hayatı onun tadında keşfettiğiydi. Kim ne derse desin o çilek kız olmayı hak ediyordu.Yaşam ona çilek tadında görünmüyor,o böyle olmasını istiyordu.Her zorluktan kış günü açan saksısında ki çileğine bakarak umutla çıkıyor,bir çilek yaprağını okşayarak,solmak üzere olan saksıyı canlandırdığında,derin nefesle umutla devam ediyordu yaşama.
Her sevdiğin seni sevmez ya hani.Çilek öyle değildi. O da severdi ablasını...Dünyası olan birine vefasını kış günü solan yaprakların arasından açan çiçeğiyle gösterirdi.
Yıllar geçti çilekler solmadı,çilek kız yılmadı.Zorluklar bitmedi elbet ama onun gözleri köreldi kötü enerjiye.Algısı hep farklıydı lakin daha da özel bir alana taşındı.Çilek kız,hayatın bir çilek tadında yaşanabileceğini öne sürerdi hep.Devam ediyor böyle düşünmeye,düşünmüyor yaşıyor hatta. Bu sebepledir ki blog ismi eskisinden daha renkli,tam yerinde bir isme şekil aldı bugün itibari ile.

Artık herkes  bir Çilek Kız Günlüğü okuduğunu bilmeli... 

14 Aralık 2014 Pazar

Sen Yaparsın





"Sana güveniyorum...Sen yaparsın. !"
/İnsanların ne dediği çok da umrunda olmayan bir insan olarak şu cümle son günlerde öyle güzel geliyor ki yüreğime./
Yapacağından emin olduğun konu da bile bazen tereddüt yaşayabiliyor insan.Ne yaparım,nasıl yaparım şimdi diye etekleriniz tutuşmuşken,önemli kararların eşiğindeyken,biri-leri-nin size güvendiğini söylemesi ya da yazmasının ne kadar iyi geldiğini bilemezsiniz.Ancak o zor duruma düşmeniz lazım.Çok iyi bildiğiniz konuda,ya yapamazsam endişesini yaşamanız lazım...
İşte o vakit ne güzel gelir kalbe,sana güveniyorum...Sen yaparsın.! telkini...

Ben yaparım o işi.Hakkıyla,layıkıyla yapacağım inşallah...Sanki yeni bir işe giriyormuş gibi hissediyorum kendimi.Boyut atlamak,sınıf geçmek,bir basamak ilerlemek...Adını ne koyarız bilmem ama bu değişiklik beni yenileyecek,rutinden kurtaracak eminim.Kaygılarım var epeyce,lakin heyecanım da bir o kadar taze... Allah mahcup etmez ise,bir süre sonra aynı firmada farklı şartlarda çalışmaya başlayacağım...Alt yapı hazırlıkları bittiğinde kelimelerle dans bismillah diyecek yeni projeye...


10 Aralık 2014 Çarşamba

Hayattan Notlar


Ben yazmayı sevenlerden değilim.Kendisinden ancak eşsiz bir aşk ile bahsedebilirim.Sanılmasın ki sessiz biriyim.En az yazmak kadar konuşarak da kendimi pekala ifade ederim.
Ama ben daha küçücükken dedemin söylediği söz aklıma kazınmıştır."Söz uçar kızım,yazılar kalır."
Bu yüzden belki de bulduğum her boşluğa yazma isteğim.Her işi yazarak halletme çabam,ve insanlarla yazarak anlaşabiliyor olmam.Zordur yazmak.İçimdeki iyi-kötü tüm duyguları bir kaç cümleye sığdırmak.Maharet mi bilmem ama zor olduğu besbelli.
Ben zoru severim.Yaşamım bunu gerektirir benim.sırf bu yüzden bile yazabilirim. Nefes almak gibi benim yazmaya olan isteğim.Ve bu bir etken midir bilmem ama kalbime en yakındaki insanlar bana hep yazıyla ulaşırlar. Bir not,bir mesaj,herhangi bir yürekten kopan cümle,bilmeden de olsa alır üzerimdeki negatif enerjiyi.
Düşünürüm bazen,nasıl olur da hiç bilmeden deva olurlar derdime yazılarıyla.? !
Hastalanırsınız,çiçekler gelir evinize üzerlerinde birer cümlelik kalbe sığmakta zorlanan etkide cümleler ile.
Doğum gününüz olur,hediyelerin arasına notlar iliştirilir en kalbi duyguları içerisine hapseder şekilde.
İnanamazsınız bunların hepsinin beni ne kadar mutlu ettiğine.
Ve öyle zamanlarda gelmiştir ki her biri,bilse o cümlelerin sahipleri,kalbime nasıl dokunduklarını,ancak o zaman anlayabilirler bu yazının anlamını.
Hediyeler özeldir elbet benim aldığım hediyeler daha da özeldir çünkü her biri tamamı ile beni tanıyan insanlar tarafından en sevdiğim şekilde hazırlanmıştır.Lakin notlar hepsinden daha ayrıcalıklıdır.
Kendimi özel hissettirir.Değerli kılar aciz benliğimi.
Geri kalmışlığımdan belki,mektup yazmayı da pek severim çünkü.Yani demem o ki,son zamanlarda fark ettim ki ne çok mutlu edenim varmış benim,ne çok kart olmuş odamdaki panoya takılı duran.Bugün artık yer bulamayıp önüme düştüğnde farkettim de bu yazıyı yazmaya ihtiyaç duydum.Çokluğu kadar değeri var her birinin.
Bugün öyle bir zaman ki,göklerden yere çakıldığım olur benim.Bir anda yerlerde kertenkele gibi emeklerim.O zaman kendimi ayağa kaldıracak formüllerim vardır.
Önce karşımda duran çiçeğime baktım,gittim yanına allerjime rağmen kokladım.Sonra odamdaki notları tek tek okudum.Kendimi bir şey zannetmeye yetmez belki,ama ben o yazıların her birinde bir kalbe sığındım.Aklımı,fikrimi,hislerimi,tüm sıkıntılarımı böldüm bölüştürdüm notların arasına sakladım.Şimdi hafiflemiş ruhumla,koltuğuma oturup,kalemimle demlenmekteyim.
Demem o ki;kendinizi özel hissedecek sebepler bulun.Mutlaka vardır,arayın,bulun ruhunuzu okşayın...Başkalarının size verdiği değeri siz kendinizden eksiltmeyin...


7 Aralık 2014 Pazar

Deniz Kelebeği /Doğum günü Sarhoşu










/Deniz kelebeği dedi bana bayıldığım deniz canlılarını turuncuya boyayarak hediye eden güzel kadın...Onun sıfatları da kendisi gibi özeldir her daim.

Anlatacak öyle çok şey var ki.Nereden başlayacağımı bilemiyorum.eminim okumaktan sıkılırsınız ama ben yaşamaktan büyük keyif aldım son bir haftayı.Her günü ayrı güzel,her günü özel kutlamalarla geçti.Çok çeşitli hediyelere dair söyleyecek fazla sözüm olmasına rağmen kalbime gömdüm bana hissettirdiklerini.Her biri kişisi gibi özel...
Hatırlayan da sağolsun,hatırlamayan da. Bu özel günde kalben yanımda olan herkese çok teşekkür ederken olmayanlara,unutanlara da kırılmış değilim asla.Öyle bir bencillik bana göre değil.Herkesin hayatında türlü düşünceler var elbet.Akla gelmek,geldiği gibi  kutlama eylemini gerçekleştirmek mümkün olmayabilir,normaldir.
Ve bunun yanında  özel günümü tüm kutlayan insanlar gerçekten özeller.Laf olsun diye ben kimsenin yanında değilken,aynı tepkiyi de görürüm sevdiklerimden.Sadece istedikleri için,değer verdikleri için kutlarlar doğum günümü.Daha ne ister insan...Samimiyet...Aslolan bu değil midir...Tüm istek ve beklenti bu olmalıdır bence.Herkes önemlidir elbet ama bazı insanlar bir adım daha öndedir bunu herkes bilir.Onlar varsa Kelimelerle Dans daha kuvvetli vardır hayatta.Olmadıklarını düşünmek,yok olmaktır şahsımda.

Çok özel cümleler kurmak istiyorum,toparlayamıyorum..Ama yazmazsam yaşayamam derim ya hep buna istinaden yazmak zorunda hissediyorum kendimi.Son bir hafta başka türlü nasıl sindirilir ki?
Bu ve bundan sonraki yıllarda iki kez doğum günümü kutlamak istiyorum diyordum.Çünkü ben bir de ayın 26 sında doğdum.Bu isteğimi bilmeyen ama benim kalbimde eşsiz yere sahip olan arkadaşlarım,doğum günümde yanımda olamadıkları için ve ne tesadüftür ki(tesadüflere inanmam) bu hafta sonu ailece kendilerine oturmaya gitmemizi fırsat bilip el emeği pasta hazırlayıp,kendi elleriyle hediyeler yapıp ikinci kez doğum günümü kutladılar.Hissettiklerim tarifsizdi. Hâlâ kelimelere sığdıramıyorum,benim için hazırlanan melekli süslerimi,turuncu şalımı ve turuncu takı kutumu...Bana özel,benim için tasarlanan hediyeler...Her biri çok ama çok özeller...
Ve bugün gelen turuncu,deniz atlı,deniz kabuklu, el emeği takı kutum ve bana özel alınan kitabım...
Nasıl olur da en sevdiklerim bir kaç objede toplanıp bana armağan edilebilir buna inanmakta güçlük çekiyorum...
Bu denli kendimi özel hissettirdiğiniz için teşekkür ederim.
Mesele hediye değil,yanlış anlaşılmasın lütfen.Her bir cümle zihnime yer eder,her bir temenni bilirim ki benim içindir.Kurulan cümleler,yazılan mesajlar,kulağıma fısıldanan "iyi ki"ler...
İyi ki doğmuşum...İyi ki sizin mesajlarınızla 30.yaşımda güne aymışım...İyi ki ben bu dünyada böyle güzel insanlar biriktirmiş,gerçekten sevdiğim insanlarla birlikte yaşayabilme mutluluğuna erişmişim...
Allah'ım sana çok teşekkür ederim,bana böyle özel insanlar verdiğin,gerçekten sevildiğim ve onları sevebilmeme olanak verdiğin için...Dilerim az ya da çok ama her biri özel olan insanlarla ömrümün sonuna kadar yaşayabilirim...







4 Aralık 2014 Perşembe

30 Yaş Sendromu

30 yaş sendromu/Mutluluk Saçmalamaları

Ne kadar pozitif olursan ol...Bunu gerçekten isteyerek yapıyor olsan da gün geliyor,karşına öyle bir engel çıkıyor ki,duruyorsun,düşünüyorsun ve üzülüyorsun...Kim ne derse desin üzülüyorsun...
Amma velakin hiç bir şey yokmuş gibi yine işi deliye bağlayarak yaşıyorsun...Her konuda üretebileceğin bahanelerin var çünkü.Aklı selim olmak zorundasın,pozitifliğin bonusu bu da sana...Neyse işte öyle.Bazen bazı şeyler istediğin gibi olmuyor...


...

30. yaşın rehaveti belkide üstümdeki...Anlatacak bir sürü güzel şey olurken hayatta ben kalkmış nelerden bahsediyorum.Ne anlattığımı da bilmiyorum...siz de bilmeyin...Evren de bilmesin.Unutsun bana hissettirdiklerini...Hiç bir şey yokmuş gibi,olmamış gibi yapsın o da benimle beraber...


----------------
Şşş enerjini yanlış yönde kullanma...Al nefes ver nefes...