30 Ağustos 2014 Cumartesi

Evrene Mesajımdır




Evrene Mesajımdır;





Bir şeylerin iyi gitmesine çok ihtiyacım var şu günlerde...
Sesimi duyan evren,cevap versin kısa sürede...

21 Ağustos 2014 Perşembe

Son 24 Saatin Hissiyatı


/Siz, hiç,birinin baş ağrısını paylaştınız mı? ! /

24 saatlik stresin ardından dünyaya döndüm tekrardan...
Ben artık rüya görmek istemiyorum...Bunu daha önce de yazmıştım ve çok kere de yazacak gibi görünüyorum...
Neyse efenim dün annemi aradım.Babam açtı telefonu sinirliydi beni kapat.Benim telefonumdan ara annene ulaş dedi.Benim babam hiç sinirlenmez,kızmaz,bağırmaz.O halini anlayınca panik oldum.Evdeki diğer telleri aradım.Annemin de sesi bir garipti.Önce anlatmak istemedi.Israrcı olunca başladı anlatmaya.Karasu'daki eve doğalgaz döşemeye karar vermişlerdi.Ama icraat bir türlü tamamlanamadı.Meğer bir dolandırıcılık il ebaş başa imişiz.Başvurduğumuz şirket işi bitirmeden parayı alıp ve çok kişiye aynı durumu yaşatıp,kilit vurmuş,kaçmış gitmiş.Bizimkiler hiç bir işte paranın tamamını vermez iken çok cüzzi bir miktar parayı bırakıp neredeyse hepsini vermişler.Para bir yana dursun zamanları çok az.Lise kayıtlarımız var ve hafta başında burada olmak zorundalar.Lakin şimdi başka bir doğalgaz döşeme firmasıyla anlaşıp çizimdir,mühendistir derken yeni bir masraf yeniden bir zamana ihtiyaçları var.
Annem çok üzgündü.Dedim ki nolur yapma.Giden para olsun ki zaten çok yüksek bir para da değil.Bulunur,ödenir.Senden,sizden değerli mi...Ben ne kadar yapma etme desem de hepsinin şekeri yükselmiş,tansiyonları fırlamış.Ne kadar lazım dedim hemen havale yapayım size.Yarın halledin.Salı günü İstanbul'a dönersiniz.Çarşambaya kadar vaktimiz var lise kayıtları için.
Sakinleştiremedim. Üzülmelerini engelleyemedim.Babam karakola ifade verip ortadan kaybolan firma sahibinin peşine düşerken annem giden para ve zamanın peşine düşmüş oldu.Yeni bir firma bulundu.Yeniden ücretler verildi ve çalışmalar hızlı bir şekilde ilerliyor şuan.Haliyle onlar da bir nebze olsun sakinleştiler.Ama ben...Ahh ben...Dün gece 22 olmamıştı yataktaydım.Sabah 9 da işe zor başladım.Baş ağrısı...En kuvvetlisinden...En özelinden...En geçmez sandığımdan...

Öğlene doğru dayanamayıp bir ilaç aldım da hafifledi neyse ki.Acaba şant mı tıkandı diye düşünmedim değil.Ama öyle olsa idi uzun yıllardır olduğu gibi,ilaç içtiğimde baş ağrım geçmez idi.Şükür...Geçti...

Çalışmak çok zor olsa da bugün,iyi geldi.Zihnim temizlendi.
Allah'ım...elbet maddiyat önemli.Onsuz olmuyor hiç bir iş ama ailemin sağlığı her şeyden önemli.Onlara bir şey olacak korkusu beni yedi bitirdi.
Bir gün diyorum...Bir gün...O gün hiç gelmesin nolur...Düşündüğüm her şey gerçekleşmesin...Varsın ben merak edeyim.Ama bazı şeylerle yüzleşmeyeyim...

Yani herkes iyi olsun da varsın ben baş ağrısı çekeyim...Ben kendime gelirim de,  onları iyi edemeyişim içimi burkuyor...Ve yazımı bugün bir arkadaşımın bana yazdığı cümle ile bitireyim...

Senin başın ağrımasın...Benim ki ağrısın.Ver ağrını bana,sana bir şey olmasın,dedi...Kalbime öyle bir şeyler çöreklendi ki...Anlatamıyorum,anlatılmaz...Anlayamazsınız...

12 Ağustos 2014 Salı

Derin Dokunuş

Evden çıkmış minübüse yetişmek için hızlı adımlarla yürüyordum. Karşımdan bana doğru yürüyordu o da.Günlük site içi yürüyüşlerinden birini yapıyordu çok yavaş adımlarla.Yanında duracak gibi oldum.Hatrını soracaktım.O da canı isterse cevap verecekti ama illaki gülümseyecekti,bilirdim.
Sen dedi...Artık satmıyor musun o şeylerden...Gelmiyorsun bize hiç,getirmiyorsun poşetlerinden...Tam cevap verecek gibi oldum.Kızı atıldı söze.Satmaz olur mu hiç,gelmez olur mu hiç dedi.Nerede görse beni tutuşturuyor elime bir avon kataloğu ya da eve getiriyor siparişleri.Beni neden görmeden gidiyorsun ki dedi.Yine kızı girdi söze,sen ya uyuyor oluyorsun ya da ben onu kapıda görüp ürünleri teslim alıyorum...

Ahh amca dedim...Sen beni mi özledin...Gülümsedi nur yüzüyle.Onu ne zaman görsem 2004 yılında 90 yaşında iken kaybettiiğim dedemi hatırlar,iliklerime kadar huzur dolarım.Aynı evde 20 yıl...Huzurla,çok mutlulukla,anlatılmaz bir sevgi bağıyla geçmişti...Candı,canandı o...Her yaşlı kıymetlidir,değerlidir elbet ama dedem başka idi.Tıpkı babaannem gibi...Onlar özel insanlardı...Neyse yani demek istediğim şuan bu yazıyı yazarken farkettim ki ben o amcanın adını bilmiyorum.Kızı ve torunları hatta diğer başka akrabalarını da tanıyıp evlerine grip çıkarım lakin amcanın adına hiç ihtiyaç duymamışım.O ya birinin babası,ya birinin dedesi idi benim için.Anlatmak kolaydı onu çünkü sitede başka yaşlı yoktu dilime pelesenk olan...Şimdi bu yazıyı yazarken düşündüm ve yarın gidip ismini soracağım o yaşlı dedeciğin...
Kızı diyor ki yanlış anlama sakın,kulakları ağır işittiğinden cevap vermiyor sana.Yok diyorum bazen işine gelmiyor,canı sohbet etmek istemiyor,gülümsese konu açılacak,yüzünü çevirip hızlıca adım atıyor.Bu sefer ben gülerek bakıyorum arkasından...Onun her hali tavrı huzur veriyor bana.90 lı yaşların sanırım ortalarında...Şu küçük dünyama o koca yaşanmışlığıyla nasıl renk katıyor bir bilse...Konuşmadan,sadece bakışlarıyla...Beni tanımadan ve adımı dahi bilmeden,sormadan,özleyebiliyor ya...Sitem ediyor yorulmuş halsiz düşmüş haliyle,ona gitmediğime...Bu işte...Yaşamak böylesine ince ve manalı...Ve isimsizce...Ve sıfatsızca...Sadece biri ve birileri var diye sevilebilen bir dünya...Nefes almak gibi...Aldırana şükretmek gibi...Seni düşünen birilerini yarı yolda bırakmamak için yaşanabilir hâlâ...
Öyle sessizce...Öyle güzel ve manalı...İnceden dokundu hayatıma.Derinden etkiledi ruhumu...Sen çok yaşa inşallah...Huzurlu yaşa,sağlıklı yaşa...Yaşa ki umut ol bana ve insanlığa...

9 Ağustos 2014 Cumartesi

Düğün Basamağını da Çıktık EvelAllah

Annem dedi ki kızım git bir dene kendini...
...
Annemin kuzeni evleniyormuş.Eskiden çok sıkı ilişkiler içindeyken,son yıllarda sebepsiz kopukluklar olmuştu görüşmeler anlamında.Evimin hemen karşısındaki düğün salonunda evlendiklerini duyduğımda içimden gitsem mi diye düşünmüştüm.Anneme henüz bir şey söylememişken,aradı beni.Kızım dedi Serap evleniyormuş.Haftaya arkadaşının düğününe gidebilmen için gidip bir dene istersen.Ameliyattan sonra ilk kez o kadar sesli ortama gireceksin.Zorlanırsan hemen eve gelebilirsin.Zaten seni temsilen gitmeyi düşünmüştüm dedim.Ama annemin bu söylediğinden çok etkilendim.
Hani demiyor,bak düğün var ben İstanbul'da değillim sen bir gidiver.Adım adım aştığımız yolda,bu engeli de kaldırmak için gitmemi istiyor.
Doğrusu bu ya üzerinden geçmiş yedi buçuk ay.Tamam dedim artık iyileştim ben.Ses vs etkilenmem artık.Hazırlandım,süslendim gittim salona.İlk gidenlerdendim.Henüz müzik başlamamıştı.
Keşke hiç başlamasaydı.!
Bu kadar zorlanacağımı düşünmemiştim.İlk yarım saat çok zor geçti.Bir ara başımın ağrımakla kasılmak arası hali yüzünden gözlerimden yaş geliyordu. İnat ettim.Bu savaşı kazanmalıydım.Madem yasak değildi ses bana,bununla başa çıkacaktım.Evet anneme basite indirgeyerek söylediğim bu durum beni ziyadesiyle zorladı.Evet salondan resmen kaçar gibi uzaklaştım.Ama ben 2 saat kadar düğünde kaldım ve tahammül sınırlarımı zorladım.Haftaya kız arkadaşımın düğününde inşallah aynı zorluğu yaşamayacağım.Her şeyi yeniden öğrendim,yeniden deneyimledim ya hani.Bu iş de bitti.Şuan dayanılmaz ağrı içinde değilim.Sadece moralim bozuldu...Daha iyi olmayı düşlemiştim.

Ve düğün demişken;ben böyle güler yüzlü,böyle davetlilerinin hepsiyle tek tek ilgilenen ve böylesi güzel bir gelin daha önce hiç görmedim.Bu kız benim en yakınım değildi ve gayet objektif bir şekilde cümle kurabileceğim biriydi.Ama hakkını yiyemem.Harika bir gelin,harika bir ev sahibiydi.Ne ben o kadar güzel olabilirim ne de bir başka gelin öyle misafir ağırlayıp herkesin tek tek hatrını en içten şekilde sorabilir.Ve en önemlisi,böylesi mutluluğu salondaki herkese yansıtabilmektir...Genelde gelinler düğün günü aksi olur,sinirli olur,mutlu olan da heyecanına yenik düşer.Yok yok bu kız sadece mutlu idi.Başka hiç bir duygu yüreğine çöreklenmemişti...Maşallah diyelim...İnşallah ömürlük olur sevgileri...
...
En son ilk okul çağlarında bıraktığım çocuklar koca adam ve genç kız olmuşlar.İ-na-na-ma-dım...Hayretler içinde her birini sordum bu kim diye ve gözlerimi alamadım özellikle bir ikisinden.Allahım ne kadar güzel gençler olmuş her biri.Ben de yaşlanmışım tabi...Kabul etmek gerek şimdi.Onlar beni tanımadı ama ben her birinin ağzında emzik olduğu zamanları bilip karşımda takım elbiseli,tuvaletli gençleri görünce vallahi çok şaşırdım...Zaman bu kadar mı hızlı akarmış...Kimlere neler katmış da biz yerimizde sayarmışız...

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Yaşamla Yazmak Arasında

Hep derim ki ben yazmak, yaşamak gibi...Yazmazsam yaşadığımı anlamıyorum sanki...
...
Nedendir bilmem,elim kalem tuttuğundan beri,yazmazsam rahat yüzü yok bana.Ne yaşadığımdan anlıyorum,ne aldığım nefesin tadına varıyorum.Herkesten kendimi saklayan kalbim,kalemle büyük aşk yaşıyor.Kalpten akanı,beyinden geçeni,kalemle paylaşmadan rahat edemiyorum.Ne yazdığım benimle birlikte okuyucuyu da bağlasa da,ne hissederek yazdığım bir tek beni bağlıyor ya,işte bunu çok seviyorum.
...
Bu sıralar kalemim bana yabancı.Kalpten kaleme akmıyor duygularımın rengi...Damarlarımda dolaşıyor tüm hissiyat ve yaşanmakta olanlar,kalp ile beyin arasında kendiliğinden bir yol oluşturuyorlar.Sus diyorlar bana sus...Kalem yazmasın,dil söylemesin,kalp atmasın,beyin bilmesin...Sen sus... Artık büyüdün,yazmasan da olur.Yaşa ve unut...Öğren bunu...Yazmadan da yaşayabilir insanoğlu...