30 Nisan 2014 Çarşamba

Kendini Koruma Planları

Yangın esnasında ilk kurtarılacaklar kadınlar ve çocuklardır.Erkekler sonraya bırakılmıştır.Güç sıralaması yapıldığında böylesi uygun görülmüştür geçmişten geleceğe böyle sürüp gitmiş,akıllara yerleşmiştir.
26 aralık gününden itibaren evimde konuşulan ve çok sık tekrarlanarak zihnime iyice yazılan şey; düşme ve kaza anında hangi elimle karnımı,diğeriyle kafamı korumam gerektiği.
Çarpma ve düşme anında boş bulunup darbe almayayım diye sürekli tembihleniyorum. Ee haliyle düşünüyorum;hangi elimle başımı tutabilir,hangisi ile karnımın sağ tarafını tehlike anında sarabilirim diye.
Bir de herhangi bir araca bindiğimde aklımda beliren yegane cümle;"kafanı sakın arkana dayama.!" Her evden çıkışımda halamdan duyduğum bu cümle artık istem dışı hatırıma düşüyor ve yasladığım gibi başımı çekiyorum.Yani uzun lafın kısası;yeni yürümeye başlayan çocuklar gibi kendimi dış etkenlere karşı korumayı öğreniyorum.

Ama şu var ki şantın iki ucu olsa da, tüm vücudumdan geçmekte olan bir kablo aslında;beyin ile karın boşluğu arasında.

29 Nisan 2014 Salı

Kız Babası Olmak

Bir baba ki hayran bıraktı beni kendine.biri 4 diğeri 14 yaşında iki kız babası olan,abime benzettim kendisini.

Bir oğlu vardı kucağında 1 yaşlarında.3-4 yaşlarındaki kızı ise hemen yan koltuğunda.Bir buçuk saatlik yolculuk boyunca onları dinledim keyifle ve çaktırmadan.Nasıl güzel sohbet ettiler görseniz,imrenirdiniz...
Adam çocukların her sorduğuna çok ciddi bir soruya yanıt veriyormuşcasına özenle ve sevgiyle karşılık verdi.Aynı abim ve kızları arasındaki diyalog gibiydi.
Tam otobüsten ineceğimiz sırada arkamdaki küçük kızdan gelen soru ve babanın yanıtı kendime hakimiyetimi yitirmeme sebep oldu.
Kız dedi ki;babacım ben büyüyünce arkadaşlarımdan hangisiyle evlensem?
Adam hiç duraklamadan ve soruyu garipsemeden,sakince verdi cevabını;bunu büyüyünce düşünürüz tamam mı babacım?
Peki babacım dedi küçük kız ve sohbetin devamı gelmedi.Çünkü kafasındaki sorunun karşısındaki tarafından önemsendiğini anladı yaşı küçük aklı büyük kız...
Adam çok ustaca yanıtlasa da soruyu,ben gülmekten geri alamadım kendimi.Allah'ım nasıl bir akıldır daha bu yaşta ve nasıl bir özgüvendir bu babaya karşı.Maşallah diyebildim içimden sadece.Döndüm arkamı ve gülümsedim adama.Kızına gösterdiği sakince tavırdan farklı olarak,şaşkın halde baktı yüzüme.Daha bizde neler var bunlar gibi dercesine.Yine de alışık olmadığı bir soru ile karşılaştığı besbelliydi lakin her türlü durumu kotarabilecek özgüven ve sevgisinin olduğu da fark edilmeyecek gibi değildi.
Böyle ebeveynler görmek ne mutlu edici.Aynı kendi ailem gibi;sabır ve sûkunetle çocuklara değer verilerek yetiştirilen yavruları görmek,onların aklı karşısında şaşırmama sebep olsa da mutluluk verici.
Geleceğimiz pek bir parlak görünüyor...Maşallah Maşallah...


27 Nisan 2014 Pazar

Kadıköy Güncesi/ Doğum Günü Sürprizi

Günler önce planlandığı üzre Kadıköy'deydim bugün.
Önce size arkadaşlar arasındaki bağı kısaca özetleyerek başlamak isterim...
Zehra benim en yakın arkadaşlarımdan biridir.Sinem de aynı şekilde.Sinem ve eşi ailemle de iç içe olduklarından çok yakınlardır bana.Çok sık görüşebilme imkanımız olur ve bu imkanı pek güzel değerlendiririz.Zehra bize uzaktır bu sebeple fazla görüşemeyiz.Bu arada;Sinemin kaynı ile Zehra geçen hafta nişanlandılar ve yaza evlilik planları yapmaktalar.Dolayısı ile ben kendimi aileden biri gibi görmeye başladım artık.Hem Sinem'in en yakını olmak hem de Zehra ile yakın arkadaşlığım düşünüldüğünde bu aileye sempatim ve sıcaklığımı anlatmama gerek yok herhalde.

...
Burak pazar günü Kadıköydeyiz yenge demiş Sinem'e.Zehranın doğum gününü kutlayacağız.Kardeşi ve bir kaç arkadaşı da gelecek.Kambersiz düğün olmaz anlayışı ile ben de dahil ettim kendimi bu planın içerisine.
Aslında doğum gününe iştirak edemem diye önceden hediyemi Sinem'e bırakmıştım.Gidebilecek durumda olunca sen hediyemi getirirsin Kadıköy'de buluşuruz deyip çıktım yola.Elimde Sinem ve arkadaşlarının avon siparişleri ile.İndiğim yerde karşılarsın beni demiştim kendilerine.Tam inerken haber geldi ki Sinem hastaneye kaldırılmış.Geri dönsem,hastaneye gitsem gidemem elim çok ağır.Gidip otursam Zehraları beklesem bekleyemem aklım Sinemlerde.Allah'ım ne büyük çelişki bu böyle.
Gittim söylenilen kafeye oturdum ama gelecek olanları tanımıyordum.İnternete girdim Zehranın profilinden geleceği söylenilen isimlere baktm fotoğraflarını göremedim.Beklemeye devam ettim.Sinem serum alıyordu ben bekliyordum...
Neyse bir kız yaklaştı yanıma,ismimi söyledi ve buluştuk sonunda.Gidip pastasını seçtik.Meğer aynı anda gelmiş farklı katalrda birbirimizi beklemişiz yarım saat boyunca.Neyse buluştuk ya...
Bir süre sonra Zehra,kardeşi  ve Burak'da geldiler.Tanıdık birilerini görmenin rahatlığıyla nefes aldım...Pek yabancılık çekmem ben yeni tanıştığım insanlar arasındayken.İllaki konuşacak bir şeyler bulurum genelde.Ama bazen ortak nokta yakalayamayabiliyor insan...Sıcacık,cana yakın 2 kız arkadaş tanıdım bugün,pek fazla konuşmamış olsak da.Ardından bir erkek arkadaşı geldi.Zehra'mızın...Sinem yoktu...Hastaneden eve geçip dinlenmeye koyuldu.Kalkmaya yakın eşi geldi de hem hediyelerimizi verebildik Zehra'ya hem de ben Avonlarımı verip plastik kapaklarıma kavuştum sonunda.
Ve bu güzel pazar gününü de bir insanı mutlu etmeye yönelik çabamızla nihayete erdirdik.
Aylar önce benim için hazırlanan doğum günü partisinin olduğu yerde bugün bir başkasını mutlu etmenin huzuru vardı içimizde.
Arkadaşlar önemlidir.Her şartta yanlarında olunmalıdır.Başınız ağrısa da hissettirilmemeli,hiçbir şey yokmuş gibi davranılmalıdır.
--------------

Geçen gün bir arkadaşım dedi ki;böyle yaparsan çok yalnız kalacaksın.İnsanları hayatından çıkarmamaya özen göster.Herkese sırt çevirme,bırak bir şekilde hayatında kalmaya devam etsinler...
Dün gece Hande aradı beni.Abla yarın Kadıköy'e gelsene görüşemedik aylardır dedi.Gelemem ki güzelim benim başka planlarım var dedim.Aslında istesem geç bir saatte onu görüp öyle dönebilirdim.İstemedim.!
Tam dönecekken Kadıköy'den,aradım Hande'yi. Annende kaldıysan gece, gel hadi ben dönmeden görüşelim, bir kahve içelim dedim.Hayır abla ben evdeyim,yanına gelmem en az 2 saat sürer,geç olur gelemem dedi.O zaman başka bir pazara görüşmek dileğiyle diyerek kapattık telefonu.Sonuç olarak ben bir adım attım,bu sefer geri çeviren ben olmadım.Zaten ben istersem bahane üretmem.Yanında olmak istediğim insanın yanı başında bitiveririm bana ihtiyaç duyduğunda.Mesele bana ne kadar ihtiyaç duyulduğu aslında.Önemsenmek diyoruz biz buna.İlgi beklemek değil asla.Hayatta mısın demek yeterli bazen insana.Nefes aldığını bilmek istiyorum demek kafi,gönül almaya.


Bir Kadıköy güncesini daha kapatmış olarak yazımı ve haftayı noktalayabilirim.İyi geceler efenim...

26 Nisan 2014 Cumartesi

Kitap Yazma Hayali...




/Bir kitabım olmalı benim;içine ruhumu iliştirdiğim.../



3 gündür yoğun baş ağrısı yaşıyorum.Bugün öyle şiddetlendi ki pozitif enerji ve düşünce gücü ile ağrımı hafifletemeyip ilaç içtim. 3 günlük süreçte çok korktum.Yaklaşık 2 aydır böylesi kuvvetli ağrı gelmemişti.Nereden çıkmış olabilirdi şimdi...
Bir şeye mi sinirlendim,bir şeye mi üzüldüm,kime kızdım ne yaptım da bu hale geldim,yoksa çok mu yoruldum...Yorgunluk bu kadar etkiler miydi beni...Aklıma gelen her soruyu kendime sordum aldığım hiç bir cevap baş ağrımın bu denli yoğun olmasının sebebi değildi.Korktum.!
Ya şant tıkandıysa;ondan ise bu ağrı...!
Allah'ım beni koru...Ölmek istemiyorum.Yapmak istediklerim var benim.Bir kitabım olsun istiyorum mesela.Sonra bir kızım,belki bir kız daha,bir de oğul belki.İsimleri ana rahmine düştüğünde belli olacak olan 3 evlat bir de gözlerine baktığımda dünyayı keşfedebileceğim eşsiz bir eş...
Ama hepsinden önce ve muhakkak bir kitabım olmalı benim...Bana ait,benim eserim...İşimde daha başarılı bir birey olmalıyım...Daha çok eğitilmeli,daha çok büyümeliyim hayatta.
Sağlıklı olmak için verdiğim çaba boşa gitmemeli.Kazanmalıyım ben,yenilemem...
Benim için dua eden insanların yüreklerine hüzün bulutlarının çöreklenmesini izleyemem,gökyüzünden.
Yani zaten benim bir kitabım olmalı ve ben ne yaşadı isem orada yazmalı,umut olmalı,mutluluk olmalıyım.Anı bırakmalıyım.Hatırlanmak böylesi güzel bir hal almalı,akla ismim düştüğünde.
Sıradan bir Kelimelerle Dans olmamalıyım.Olamadım...
Ölümler zamanlı olmaz elbette ama benim biraz daha vakte ihtiyacım var Rabbim.duy sesimi...Ver senden her gece dileklerimi.Hiç bir isteiğim kalmadı dediğim noktada bile sana açtığım avuçlarımı geri döndürmeyecek kadar büyük varlığın,baş ağrılarım sebebiyle içime doğan korkularımı al  götür,sil zihnimden.
Ben ben ile baş ederim...Sen yeter ki benim yanımda ol ve yaşamama izin ver.Daha görecek çok güzel günler var...Benim bu savaşı kaybetmeye hiç niyetim yok...Kaderime sıhhat ve mutluluk çiz yeter...

25 Nisan 2014 Cuma

Saçsız Robot

"Sen bir robotsun, yavrucuğum...!"

Biraz keyifsiz olduğumu ima eder cümleler kuruyordum ki,hemen lafı yapıştırdı.Sen mutsuz olamazsın,her daim neşeli görünmek zorundasın.Senin bir görevin var dedi. 
Evet dedim haklısın ama ben de insanım...
Hayır dedi sen insan değil,robotsun...Her daim gülmek zorunda olan,canı acıyamayan,hayatı kimsenin göremediği kadar iyi gözle gören ve göstermeye adamış birisin.Böyle olmalısın,yok başka şansın...
Ama dedim...Benim de sıkıntılarım olabilir...Olamaz mı yani,avutulmaya ihtiyacım...Göremediğim güzellikleri farkettirecek bir insan arıyor bazen gözlerim...Ben bazen kendime yetemeyebiliyorum. İşte gün bugün...
Hayır dedi,yeteceksin.Sana senden başka dost yok iken dünyada,yenilemezsin yaşadıklarına...Misyonunu unutma.

O da biliyor ki kendimle savaş halinde olmaktan başka çıkış yolum yoktur benim.Ben ancak kendime yenilir,kendi zaferimi elde ederim.
Ama bazen...Ve o bazenler çoğalırken yer yer...Beni bana hatırlatacak değil de, sırtımı sıvazlayacak insanlar arar gözlerim...Kalbim biliyor da gözlerim de görmek ister işte körleşmeden önce..Ruh ama oldu da sıra kalbe gelmeden mutluluğu yakalayabilsek keşke...
-------------------------------------------------

Aynanın karşısına geçtim,belimden aşağı inen simsiyah saçlarımı sevdim. Allah'ım dedim saçlarıma zeval verme.Beni saçlarımla sınama.Kansere bile kafa tutacak gücüm var da saçlarıma bir şey olmasın n'olur. Sırf bu yüzden beni kanser gibi illetlerden koru,kolla.Saçlarımın dökülmesine dayanacak kadar güçlü değilim. N'olur beni bu acıyla sınama...
Meğer o anlarda düşmüş bu hastalık benim eksenime. Yaklaşık bir ay kadar sonra öğrendim hidrosefali hastası olduğumu ve aynı ay içinde ameliyata girdim.Girmeden önce saçlarımın şekilsizliğine alışmam kolay olsun diye boyun hizasında küt kestirdim saçlarımı.Önce kesmedi kuaförüm...Durumu anlatınca gözleri doldu.Yine uzar tesellisiyle işini tamamladı.Evet ameliyat sırasında saçlarımın tamamı gitmedi.Hiç kestirmesem de olabilirdi.Sadece alttaki saçlar kesildi ve arkadan bakınca sadece seyreklik oluştu.Ama ben biliyordum bana vereceği hissiyatı. Alışmalıydım...Alışamadım...Alışamıyorum...Alttaki saçlar uzuyor evet hem de hızla...Ama elim sürekli orada...Neredeyse her gün parmaklarımla santimini ölçüyorum uzayan saçlarımın.Üsttekilerle aynı boy olması hayalini kuramıyorum.Biraz daha uzadıklarında tekrar kestirmek en iyisi olacak...Boyları eşitlemeli...Gerçi biliyorum ben böyle de gayet güzelim amma uzun saçlı halimle tamamen ben'im...Ben kendimi böyle bildim...Bu seyrek halimle bile ulu orta ve çok rahatça yaşayabiliyor,her sorana tek tek ve gülümseyerek laf anlatabiliyorum.Ama kendime bile anlatamadıklarımın ağırlığından sendelemekten kurtulamıyorum...Mütemadiyen düşen gözyaşlarım artık saçlarıma takılmadan bedenimi ıslatıyor.
Bu durumda bile kendime teselli vermekten kaçınmıyorum;geçecek biliyorum...

Merak ettiğim tek şey,bu kadar gücü nereden aldığım...Bazen gerçekten robot olduğuma inanacak hale geliyorum...İnsani duygulardan nasıl tamamen arınabiliyorum henüz bilemiyorum.


23 Nisan 2014 Çarşamba

Sen Kokusu

Çok kez anlatmışımdır erkek kardeşimi sayfamda.Onu yazmak yazmak için seyretmek çok ayrı keyiftir bana.Aramızda 15 yaş fark olması,iletişimimizi muhteşem derecede etkiliyor.Daha özel,daha güzel kılıyor.Evimizin ergeni o.Ama sakin,sessiz içe kapanık ergenimiz...Pek sevimli,pek de anlayışlı.Bu dönemi güzel geçirebilmesi için hepimiz özverili davranırken,işe yaradığını görmek çok güzel.
Onunla aramızda sayısız sohbet geçer.Gününün çok büyük bölümünü odasında bilgisayar oyunu oynayarak geçirdiği bir dönemdeyiz.Yanımıza geldiğinde kısıtlı zamanda güzel vakit geçirmeye çalışıyoruz.
Arkadaşları dışarı çıkmış zile basıp onu da çağırdılar.Giderken önce üzerini giyinmiş sonra tişörtünün küçük geldiğini fark etmiş.Annesinden başka bir şey vermesini istedi.Bu bana olmuyor,dar geliyor dedi.Gel bakim dedim ne var üzerinde senin.

Verdiği tepki aynen şudur;tam sana göre al sen giy ben giymeyeceğim.Odama bırakıyorum,güle güle giy.Dur dedim bir bakayım nasıl bir şeymiş.Sen benim olan herşeyi seversin,renkleri de tam sana göre bu fırsatı kaçırma bence.

Ama bak alınan mal geri verilmez bizde.Sonra vazgeçip istemek yok anlaştık mı?

Yok yok merak etme,bana olmuyor zaten alsam da giyemem.Al sen,hadi hayırlı olsun kaptın yine benden bir şey,mutlu musun? 

Hem de nasıll...Senin kokun sinmiştir şimdi üstüne.Özledikçe koklarım ben onu. 
...
Bizim evde büyükten küçüğe geçemiyor kıyafetler.boy sırası tam da aksi yönde seyrettiğinden kural ters işliyor...Bu durumda tek bir şey kaybetmeyen ortancamız oluyor...

....

Küçücük bir kız çocuğu iken halimin,tavrımın,tipimin,huyumun suyumun birebir denildiği büyük halamın kıyafetlerini giymeye,eşyalarını kullanmaya bayılırdım.Şimdilerde ziyaretine gidebildikçe makyaj malzemelerini kullanıyorum hâlâ.Sevdiğim insanların kokusunu üzerimde taşımak gibi geliyor bana.Onların kullandıklarını kullanmak.

22 Nisan 2014 Salı

Mutlu Son...

Üç dakika bile sürmeyecek teklifi üç saatte iki kez yanlış gönderip, firmaya rezil rüsva olduktan sonra üçüncüsünde ortalığı toparlamış halimle, küçük bir kız çocuğu gibi,  bir köşeye sinip oradan hatam unutulana kadar hiç çıkmamak istedim.Hata kabul etmediğimden değil,yaptığım hatanın gerçekten önemsenecek boyutta olmasından bu hale geldim.Neyse ki patronum da,iş veren firma da anlayışla karşıladı yaşanan problemleri.Ama ben kendimi nasıl affederdim kii. Yedim bitirdim tabi...Olmamalıydı...Ya iş kaçarsa...Üstelik benim hatam yüzünden benim olmayan iş kaçacaktı.
Vee sabah yılın en yoğun günlerinden birini yaşar ve bir yudum çay içememiş,bir lokma kahvaltı edememiş halde bilgisayardan parmaklarımı çekememiş,kulağımdan telefon inmemiş,bir diğer elimi boşa çıkarabildiğim an diğer telden mesaj yazarak servistekiler ile iletişim kurmakta olan bana bir mail düşer.."Teklifinizi kabul ediyoruz,ne zaman gelirsiniz"
Allahhhh...Tamamdır bu iş...Hemen patron aranır,al artık iş senindir,detayları konuş bir zahmet.Ben aradan çekileyim,sen hallet...
...
Bugün,aldığım işlere değil de;patronumun, mahvettiğim teklifine gelen işe seviniyorum...



20 Nisan 2014 Pazar

"Akşam Bakarız"

Kipaya gittim bugün.Arkadaşım geçen gün çocuklara,0.60 tl ye  alıp gönderdiğim kitaplardan istemişti. Baktım ki kitaplar 0.75 tl olmuş ama yine de alınabilir durumda.hemen bir kaç tane attım sepete. Abime mesaj çektim.Kipadayım kitap ister misin senin adına da alıp kolimize ekleyeyim mi diye.Bilirim ki beni yalnız bırakmaz bu tip işlerde.Her daim yanımda bulurum onun desteğini.al dedi bana da istediğin kadar at sepetine.Ne kadar varsa alabilirsin,akşam bakarız birlikte.Tama dedim taşıyabileceğim kadarını yüklenip gidiyorum o zaman eve.Tamam dedi akşam bakarız.Olur dedim fotoğraf atarım sana.Yok dedi akşam bakarız. Dedim ki bu adam neden "akşam bakarız" deyip duruyor.Abiii sen bize mi geliyorsun yoksa?
Evet dedi yarım saat sonra seni de alırım beraber geçeriz size.Bekle beni sakın gitme.Ben bir çığlık attım,yanımda kitap ayıran kadın elinden düşerecekti az daha aldıklarını. Bir an da kaybolmuş tüm yaşam enerjim giriverdi ruhuma.Hayatımın en özel,en güzel insanlarından olan abim(kuzenim) için çok yazılar yazmışlığım vardır.Onunla yaşanan zaman çok kıymetlidir.Kitapları ayırıp kucağıma yüklendikten sonra kasaya gittim ama önümdeki insanları beklemek ne zor geldi bilseniz.
Ödemeyi yapıp çıktık kardeşimle.Oturduk bir banka beklemeye başladık.Yarım saat sonra aradı abilerin en güzeli,en iyisi,en can olanı.Geldim,yola çıkın alayım sizi.Ben yürümekte zorlanan insan,koştum adeta.Beni görünce sinyallerini yaktı,gördüm onu ve arabasını.Bindik eve geldik.Evde bizi bekleyen halaya da sürpriz oldu oğlunun gelmesi.Onun için de yeğenlerin arasında en sevilenlerdendir abilerin bitanesi.Önce biz girdik içeri arkadan abim...Bir çığlıkta halamdan geldi.Işık hızıyla yemek hazırlayıp ardından çay içmeye koyulduk.Keyifli sohbet için de anlatılanlar öyle önemsiz ama onun gözlerine bakarak konuşuyor ve dinliyor olmak öyle manalı idi ki...Çok uzun zaman olmuştu onunla bu kadar uzun zaman geçirmeyeli.bu gece burada kalacak olmasının keyfini zaten anlatmaya hiç değinmemeli.Hiç uyumadan yarına uyanabilir,işe başladığımda tüm pazartesi gerginliğine rağmen onunla vakit geçirebilirim.Takriben benim mesai saatimin bitimine yakın yanımdan gidecek.Az sonra,gittiği yerden dönecek ve yarına kadar bana rezerveli zamanının tadına doyacağım inşallah.
Aklıma geldi de,günün birinde bir kız arkadaşı vardı,ciddi bir ilişki içindelerdi.sık sık da bize gelir giderdi.Beni abimden kıskanır, beni ondan uzaklaştırmak için elinden geleni yapardı.Çok üzülür bir türlü de mana veremezdim bu tavrına.Sonra gördüm ki kim kime yakın olsa,kıskanılıyor şu hayatta.
Hatta öyle ki bir köpek bir insandan bile kıskanılırmış, bir er kişi tarafından...Bunu da duyunca tamam dedim gelinebilecek son nokta.
Kıskançlık var ise benim iyi niyetim yarışamaz o manasız tavırlar içinde.
Sessizce çekilirim köşeme,bilirim ki sevdiklerim daima benim çevremde olacaklar.Kıskanan,kıskanılmayı bile özleyecek duruma düşecek maalesef.Ne yazıktır ki, kimin gönlünü kırar isen,kırılırsın aynı hislerinden...
Ve şimdi o insan yok hayatımızda.Üzerinden çok su aktı.Unutuldu adi bile.Ben abimin ve tüm sevdiklerimin iyi ve kötü hallerinde yanı başında bulabilecekleri yakınlıkta devam ediyorum nefes almaya.Çünkü ben hayatımdaki hiç kimseyi kıskanmam.Sadece kendime olan yakınlığıdır beni ilgilendiren.Bir üçüncü kişinin kuyusunu kazacak kadar günahkar olabilecek zamanım yok şu ahir ömrümde.Bu kadar fettanlık peşinde ömrümü çürütecek kadar küçülmedim.Ve ben,insanlar mutlu olsun diye çabalamaktan hiç vazgeçmeyeceğim...
Kıymet meselesi mi? umrumda değil.Kendimi mutlu etmek için başkalarının iyiliğine ihtiyacım var.İnsanları mutlu etmek kendimi iyi hissettiriyor.Kimin ne düşündüğü önem arz etmiyor.
Ee o zaman abi gelir,sohbet muhabbet kaldığı yerden can bulur.Kelimelerle Dans hayatın tadına bir kez daha ve sonuna dek bakmaya koyulur.

19 Nisan 2014 Cumartesi

Duy Sesimi...!

Gözlerimden süzülen bir damla,gelip omuzlarına konsa...!

...
Onca şeye rağmen,tek bir hayaldi sana dair düşlediğim...Kısacık zamanda,  zihnimde tek  canlandırdığım...Sana dair,seninle olmasını istediğim tek anım...Tek merakım...Tek planımdı...
Şimdi nerede ne yapıyorsun bilmiyorum.Ve herşeyi unutup sadece iyi olduğunu hissetmem için rûyama gelmeni diliyorum.Belki bir gece,ansızın misafir olursun hayal dünyama yeniden, kimbilir...Belki sen de beni düşler,özlersin...Tüm duygulardan üstün,tüm yollardan farklı,bambaşka bir boyut olan  rûyalarda gelir karşıma dikilir, hayata yeniden inanmamı sağlarsın...Tüm inançların bütünlüğünde,bekliyorum seni kalbimle.Çaresizlik ne kötü imiş;yıllar geçse de önüne geçilemeyen özlemin nezninde...

17 Nisan 2014 Perşembe

Hangisinin Acısına Dağlansam?


İnsan cürmü kadar yer kaplarmış.Cürmümü aştım,cihana ulaştım.


Bugün pek sakin,sessizim...Gece 05:00 idi gözümü açtığımda.Yanı başımda duran telefonuma gitti gözüm.Saatine baktım.Epey erkendi güne başlamak için.O saatte neden uyandığımı anlamaya çalıştım.Ağrım vardı.Sanırım mide ağrısıydı.Bir kaç dakika sonra emin oldum.Çok yoğun mide ağrısı yaşıyordum.1 saat kadar kıvrandıktan sonra salona gidip ilacımı aldım.Ağrıyan mideme,bulanıyor hissi yaşatarak yanlış ilaç içmişim.Çok sonra farkettim.İlacın verdiği etki ile saat 07 sularında uykuya daldım.O zamana kadar evin ve odamın her metre karesini ezbere yokladım.Saat 7 gibi herkes ayaklanacağından benim halimi görmesinler diye uyumaya çabaladım.Kimseyi korkutmaya lüzum yoktu.Saat 9 da işe geç kaldım diye uyandırıldım.Hâlâ sancım vardı...İlaçlar içtim ama nafile.Saat 17.00 ve benim hala sancım var azalarak devam etse de.
Gece o kadar çok midemi sıvazladım ki sağ tarafta bulunan şantım bir süre sonra sancımaya başladı.Sanırım fazla ileri gittim.Önce korktum sonra bir şey olmayacağına olan inancım ile uyumaya çalıştım.
Şu dakikalarda mide ağrım baya azalsa da karnımdaki şant sancısı pek yüksek seyretmekte.Sanırım midedeki gerginlikten etkilendi.Dinlenmek gerek...Herşeye alıştım da vücudumda kablo ile yaşamaya alışamadım gitti.Herşeyden korunmaya çalışırken,kendi canımı kendim yakıyorum.Geçenlerde de taksiden inerken kafamı vurmuştum.Hemde en önemli kısmı,sağ tarafı.Neyse ki hala yaşıyorum.Hala iyileşmeye dair yüksek umutlar içerisindeyim.Geçecek biliyorum...Benden çok şey götürerek bu da geçecek...Midem tahrip oldu tüm yaşadıklarımdan dolayı ama şantım zarar görmeyecek...Ayn sıkıntınları bana tekrar yaşatmayacak...
Hani şuan sesimi duyuyorsa diye söylüyorum bunları;akıllı uslu olmak zorunda olduğunu kavrasa beni pek memnun edecek.Yoksa kendinisi pek önemli görmediğimden beni sevmeme ihtimali de var ya.Böyle olsun istemiyorum.Mutlu mesut yaşamak varken ne diye şimdi sancı çekelim değil mi...



15 Nisan 2014 Salı

İfşa Olmak...

Blog açarken özellikle ismimi kullanmadım.Ne blog ismi ne de kullandığım blogcu ismi adımı içermesin istedim.Buna rağmen beni tanıyan bir kaç arkadaşım ismimi sıklıkla kullandılar.Kendilerine açıklama da yaptım ama sanırım pek önemsenmedi anlattıklarım.Neyse o zaman ne yapalım...Zor durumda kaldığımı son bir kez daha ifade etmek istedim sadece.Yoksa kimsenin samimiyet ve iyi niyetinden şüphe duymuyorum.Lakin çok sayıda insan gibi ben de adımı kullanmaktan kaçınıyorum.Daha doğrusu başlarken öyle idim.Şimdi alıştım.Gelecek sıkıntılar kabulüm...

14 Nisan 2014 Pazartesi

Rûya_lar

Rûya görmek istemediğimi çok kez söylemiş,içten geçirmiş ve hatta O'na dillendirmiştim,kelime haznem yettiğince.Olmadı,olmuyor.Rûya görmeye devam ediyorum.Bazen güne mutlu başlıyor bazen de sırf gördüklerim sebebiyle ağlayarak uyanıyorum.
Böyle olmasın,ben hiç rûya görmeyeyim istiyorum.Öyle olmuyor.Ben yine her gece bir çok insan ve olayı rûyalarımda yaşıyorum.Anlatsam anlaşılmıyor.Sussam bana aykırı.Ahh bu rûyalar akla zarar...

12 Nisan 2014 Cumartesi

Melek Değiliz Hiçbirimiz !




Öyle kızarsın ki kendine,
yine de yaparsın yapacağını.
Hata yaptığını bilirsin aslında,
ve bilirsin her karşına çıktığında vicdanına bedel ödeyeceksin.
Yine de yaparsın yapacağını.
İnsansın sonuçta.
Amaç mutlu olmak ve nispeten mutlu edebileceğini ummaksa,bir an bile düşünmeden yaparsın...
Ne kadar düşünsen de,kalbinin sesi zaten seni o yola sürüklemiştir çoktan.
Nihayetinde sen kötü birşey yapmadığına eminsin lakin kötü insan olmaktan geri kalabilmiş değilsin.
Böyle bir kaosun içinde tek bir kare kalır akılda.Hafif bir gülümseme...
Hayat bu;birileri tebessüm ederken belki de bir yerlerde çığlıklar yayılıyor evrene.
Nitekim,kaçımızın umrunda kendi dışımızdaki dünya.!

........
Ve bilirim ki;kimse melek olmadığı gibi,ben şeytan değilim.!


05.02.2013 tarihli blog yazımdan...

11 Nisan 2014 Cuma

Sürpriz /Doğum/ Günü


Bir öyle bir böyle...tuhaf günler gelip geçmekte...Ruh pek bir sarsıldı bu ara.Bazen düşünüyorum da kimin bedduası tuttu acaba.Tam bir şeyler iyi gidiyor derken tepetaklak oluveriyorum.Neyse efenim geçecek biliyorum.Her zorluk bir düzlüğe varacaktır muhakkak.
...






Günlerdir herkeste bir hazırlık,aldı başını gidiyor.Bugün kız kardeşimin doğum günü idi.Bunu duyan en yakın arkadaşım,arkadaştan öte can yoldaşım dedi ki ben de bir hediye almak istiyorum kardeşime.O zaman dedim 10 nisanda bekliyoruz sizi evimize.Merve'ye sürpriz yaptık.Kimin geleceğini bilmeden beklemeye koyuldu.Merve'den 3 gün sonra annemin doğum günü idi.Sinem ona da hediye alıp aynı gün kutlama fikrini öne sürdü fakat ben hediyemi annemden kaynaklanan bir takım sorunalr sebebiyle hazırlayamadım.yarına kaldı.Annem Sinemler gelecek diye onlara bir hediye hazırladı.Minik oğluşumuz paket açmayı çok sevdiğinden bir hediye de ona hazırlandı.Ama annem aslında kendine de hediye verileceğinden habersizdi.Ben herşeyi biliyor içten içe herkes adına seviniyor ama kimseye bir şey söyleyemiyordum.İçimden ettiğim tek duam nolur bu sürprizi elime yüzüme bulaştırmayayım oluyordu.Malum öyle bir vaka olmuştu.Korkar oldum insanları mutlu etmeye adım atmaya.Yine de korkunun ecele faydası yok tabii,girdik bu gece insanları mutlu etmek için bir yola.Hepsi bir yana aylar sonra mutfağa girip neredeyse tüm menüyü tek başım ahazırlayabilmenin çok büyük keyfini yaşadım.
Annem hediye hazırlığı için uğraşırken,önce bana özel baharatlı mantarımı yaptım ardından en sevdiğim patatesli tavuklu börek.Bir gece önceden zaten sarmayı hazırlamıştım en incesinden...Mercimek köftesi de anne elinden çıkınca herşey tamam oldu.Misafirlerimiz geldi.Anneme hediyeleri şahaneydi.Bir güze bluz ve saksıda gül.Merveye çok sayıda hediye bir de oyuncak Haktan'dan ablasına.
Annem de ayırmamıştı zaten Haktanı,Merve'den.Ailece bir fotoğraflarını minder üzerine bastırıp hediye etti.Bir de arkadaşlarıma en sevdiğinden çerçeve.
Kimse kendine hediye geleceğini bilmeden birbirine hediye almış oldu böylece.
Ne keyifli,ne güzel bir zaman dilimi idi yine.Onlarla,arkadaşlarımla geçen her zaman gibi yine huzur doldu haneme ve gönlüme.Yoruldum evet ama hâlâ sancılarımın gelmemiş olmasına şaşmamalı.Mutlu insan hasta olmuyor kolay kolay.Moral en büyük etken her zamanki gibi.Gözümün ağrısını saymıyorum tabii.Göz tansiyonu tavan yapmış olmalı ki,ağrı nüksetti.Velhasıl_ı kelam kız kardeş geldi 25 yaşına.Ablası dirildi kalktı ayağa.Onu mutlu etmek,onu mutlu görmek...Hayatımdaki herkesi mutlu görmek istiyorum artık.Ne kimse aksi bir duyguda olsun ne de bana negatif enerji versin. Herşey artık yerli yerinde ve lütfen yolunda ilerlesin.
İyi ki doğdun kardeşim...bir buçuk ay sonra da diğer kardeşim doğacak inşallah.O arada başka doğumlara da şahit olacağız mutlaka.Herkesin hayırlı ömürler yaşayabilmesi umuduyla...

9 Nisan 2014 Çarşamba

Nahoş Yenilik

Nahoş şeyler olur bazen.Hoş karşılarsın.O'ndan gelen herşey Amennadır.
Ama herşey de O'ndan gelmez ya.Onun verdiğini düşünüp susarsın.Sessiz kalışın Ona itaat edişinden,varlığına hürmetindendir.

...
Son zamanlarda pek güzel şeyler olmuyor hayatımda.Doğrusu bu ya bazen kızmıyor değilim hayata.Ama kendim öyle değerli,öyle önemliyim ki.Bana bahşedilen bu canı üzmeye,kırmaya,bu denli bunaltmaya da hakkım olmadığını biliyorum. Ya da ben o hakkı kendime vermiyorum.
Diyor ki bu sabrını neye borçlusun
Diyorum ki içimdeki güç tüm hücrelerimi sarmakta.Ben nasıl yenilebilirim ki ancak yenilenirim hayata.
...
Ve bu yazıyı yazdığım esnada harika şeyler oldu hayatımda.Tesadüfe inanmam bilirsiniz.Ben çağırdım,güzellikler geldi...!


Küçülsem Biraz

"Mimoza Sürgünü;Küçülsem Biraz"
Yok olsam hatta.Hiç olsam...Kaybolsam...Varlığım unutulsa...Tanımamış olsam,unutsam kendimi.Unutulsam...



" Biraz küçülsem diyorum.Biraz azalsam.Daha sade,daha düz,daha yoksul olsam.
Bu kadar çok giysi,bu kadar çok kitap,bu kadar çok takı.Bu kadar çok kablo . . . Bunca yüz.Bunca haber,bunca yol.Bu kadar çok mesele.Elimi verip kolumu kurtaramadığım beyhude.Böyle olmasa.
...Zihnim bu kadar dolu olmasa.Bir ziyaret,bir mektup,bir armağan,harikuladeye dönüşse.
Bu kadar büyümesem,bu kadar dağılmasam.Bu kadar dağılıp,parçalanmasam.Ne olur biraz küçülsem.Biraz sadeleşsem.Biraz ayıklayabilsem kendimi.Biraz azalsam.
...Biraz şaşırsam.
...Sadeleşsem biraz,görüşümü keskinleştirsem. 
...Bir benden ibaret kalsam....Hayata kablolarla tutunmasam.Bu kadar çok şifrelerim olmasa.Herşey bir  düğmeye,bir tuşa dokunmaya baksa.Hayatıma giren her kolaylık,fıtratımdan bir parça koparmasa.
...
Duru bir görüş bahşetsen bana ya Rab.Herşeyin yerli yerinde durduğunu,ağır ağır döndüğünü,sakin sakin aktığını görmeye yetecek bir bakış.O bakışta, bu kadar çok olmasam.Tek yörüngede tek merkezde toplansam.Yekpare olsam.Kesrette dağılmasam.

Küçülsem.Tek noktada toplansam.Yaşam büyük amenna.Ama ben biraz azalsam.Sadeleşsem. Durulsam."

Kendimi okuyorum sanki Nazan Hanım'ın kaleminden.İçim ağırlaştıkça kitap beni çağırıyor yanına.Gel diyor gel de başka bir surette fark et kendini.Sen seni biliyorsun da kimse anlamıyor ya hani. Boşver herkesi.Sen kendin için yaşa.Kıymet bilmesin insanlar.Sen kendi kıymetini boşa harcama.Üzüldüğün şeyleri tekrar düşün de,dön bir bak kendine.Ne değişiyor boğazına düğümlenen yumrudan başka.Gün geçtikçe artarken ağırlığı,dünya duruyor mu yerinde.Sen aynı sıkıntılarla yaşlanırken, evren yenileniyor farkında değilsin.Fark etsen ne olacak ki,çare sen değilsin.Kim ki tek başına çözebilmiş her sorununu.Her ne kadar yalnızız desek de dilimizden,kalbimize gönderemiyiz bu inanç dışı kelamı.Hep ihtiyacımız var birilerine.Hep de olacak iyi niyetli kalplere.Kalp herkes de var da iyi niyet nerede(!) 




8 Nisan 2014 Salı

Şaşırtan Sakinlik

Sen nasıl bir insansın böyle dedi.
Eyvah dedim yine ne yaptım acaba
Gözlerimi devirmiş suçlu bir çocuk gibi bakarken yüzüne ve beklerken cezamı,devam etti.

Sen dedi...Nasıl bu kadar sakin ve sessiz olabiliyorsun.Ne zaman silkelenip de yeter artık diyeceksin.Pes etmeye niyetin yok mu senin...

Ben seni izlemekten,bildiklerimi anlamaktan,anladıklarımı düşünmekten yoruldum.Uyku girmiyor gözüme.Ne yediğimi anlıyorum ne içtiğimden tat alıyorum.Sen nasıl hala normal bir insan gibi yaşıyorsun.Üstelik fazla normalsin...Çok sakin,çok sessiz,çok uysal...Bu sen değilsin...

Ne yapmamı istersin?

Baş mı kaldırayım...Neden bunlar oluyor diye sorgulamıyorum mu sanıyorsun...Çıkış bulamadığımda içimdeki mezarların çoğaldığını biliyor musun.?
Ben gittikçe küçülüyorum da içimdeki dünya ağırlaşıyor.Yaşam hızla içime doluyor ve ben boğuluyorum...Boğulurken bağırabilir mi insan...Ben ölüyorum der mi,diyebilir mi...Acı çekmez mi hiç.! Peki ya çektiği acıyı dillendirebilir mi en dibe vurmuş halde iken...

Ben denizin en dibinde,deniz kabuklarının üst üste konarak yaratıldığı noktadayım.Elimi değdirsem batıyorlar.Kanayan elimi boğulduğum suda temizliyorum.!
Genzime kaçıyor kanlı sular...Kurtarıcım yok...Sadece Ona sığınıyorum.Bir güç verir de bana alırsa boğazımdaki düğümü çözülürüm o zaman...Yoksa şimdi dipsiz kuyularda imdat bekleyen aciz bir kuldan başka şey değilim...Susmuyorum yani ben,susturuldum ilahi güç tarafından...Sabrım da ona olan saygıdan,suskunluğum da onun bana bahşedeceği güzelliklere olan merakımdan...


6 Nisan 2014 Pazar

Benim Hayatım...

2014 yılını sevmedim.2013 yılını da sevmemiştim.hayatımı 1 yıl kadar geri almak geçen yıl bu günlere gitmek istiyorum.Ama düşününce aynı yoldan bir kez daha aynı zorluklarla yürüyeceksem,kaldıracak gücümün olmadığını düşünüyorum. 2013 ekim-aralık ayları arasında hanemde 4 ameliyat ve bir hastane yatışı oldu.
önce babam iki gözünden sonra halam bir gözünden ameliyat oldu.Akabinde annem beyin damarlarındaki rahatsızlıktan dolayı 4 gün hastanede yattı.Ömrümden ömür gitti. Tam iyileşti derken benim problemlerim başladı.Ve 1 ay içerisinde ameliyata hazırlandım.Henüz yılı bitirmemiştik ki evimde 4 ameliyat bir de annemin hastane dönemi vardı.Bunlar bana ağır geldi.Üzerime mezarlar yapıldı sanki.topraklar atıldı kova kova.
Hiç bir zaman normal bir insan olamadım ben.Bu yöndeki umut ve hallerimi de artık rafa kaldırdım zaten.Ama hiç değilse biraz iyi günler geçirmek,diğer tüm insanlar gibi,olağan şeylere sevinmek,gerçekten mutlu olduğumu hissettiğim zamanların bana da uğradığını bilmek isterdim.
Hayatım sınav ile geçiyor benim.Sabrım tükeniyor.Eskisi kadar kuvvetli değilim.Hiç değilim.Hayata 1-0 değil çok sıfır yenik başladım ben.Büyüdükçe yenildim...Aslında düşününce hiç bir sınavı veremediğimi görüyorum.Üstüne eklenerek devam etmiş problemler.Ben kendimi kandırmışım...İyiyim sanmış buna inanmışım.Hep herkes gibi olduğuma inanmış,aslında hiç kimse gibi olamamışım.Hayattaki tek amacım yaşamak oldu benim.Ölmekten korktum hep...Hem de çok...Ama hiç ölme ihtimalim yokmuş gibi ecelimi bekledim herkes gibi.
Beyin ameliyatına girerken dedim ki;ben bu hastalıktan ölmeyeceğim...Bu kadar mücadeleye yenik düşemem.Allah'ım sınav notumu burada verme benim.Sınıfta kalmak istemiyorum.
...
Önce yemek yemeye başladım,sonra adım atmaya.Yürümem çok zaman aldı.Oturmam daha geçti.Görme problemleri önce buğulu görme,sonra çift ve kırık görme ile devam etti.Bulanık görmeler çok uzun zaman devam etti.Baş ağrımın ilk günlerde olmaması korkutucu idi. Karnımdaki ağrı ise kesintisiz saatler devam etti.Hala var ve hep de olacak.!

Ameliyattan hemen sonra sırtımdaki allerjiden kaynaklı yaralar ömrümden ömür aldı.Tedaviler,doktorlar,hemşireler,baş hekimler...Sanki ölüyordum...Korktum...Alerjiden ölmezdi kimse ama içimdeki mikrobu temizleyemeyecekleri ihtimali,korkmak için yeterli idi,şant enfeksiyon kapabilir bu yüzden çıkartılması gerekebilirdi.Neyse ki geçti.Ama 1 ay boyunca kaşıntılar devam etti.
Ve hemen akabinde omzumdaki incinme.Ameliyatta şantın geçiş yolunda zorlandığı için sağ omzumun incinmesi...Hala geçmedi...O sebeple aylarca çanta kullanmadım.Şimdi ise tadını eskisi kadar vermese de hatırlatıyor kendini.
Her gün biraz daha uzun yürüyebildim.
Reflekslerim gelişti.
Sıfırdan yeniden tutmayı öğrendim bir şeyleri.
Konuşmayı da en baştan öğrendim sayılır.İnsanları dinlemeyi,anlamayı hele de cevap vermeyi.Kararlar almayı...Ki işin en zor kısmı o idi.
Adaptasyon problemi çok fazla nüksetti.Bu kadarına hazır değildim ben.Önceleri insanları sadece bir kaç dakika dinleyebilir iken zamanla süre uzadı.Tahammül sınırlarım genişledi.
Telefonla konuşmaya da alıştım zaman içinde.

Şimdi artık görünüşte herşey eski halinde.Ama hayır asla eskisi gibi değilim.Aynı keyif,aynı yaşam enerjim kesinlikle yok.Sadece numara yapıyorum.Benim için emek veren insanları daha fazla üzmemek için çaba gösteriyorum.Yine de herkesi üzdüğümü biliyorum.Ama bilmek yetmiyor bazen.Telafisi olamıyor bazı hal ve hareketlerin.Kimse ama hayatımdaki hiç kimse benim ruh halimi,hayattan ne beklediğimi,ne için mücadele ettiğimi,yaşamayı ne kadar istediğimi ve aldığım her nefeste ne kadar iyileşmek için ömrümü mücadele ile geçirdiğimi bilemez.Anlayamaz...Anlatamam da zaten.Anlaşılamayacağını bildiğim bir şey için mücadele edecek gücüm yok benim.Tek bildiğim yenik başladığım hayata daha çok yenildiğim.Asla sıradan biri olamayacağım.Ve önceliklerimin herkesten farklı olarak sadece ama sadece yaşamak olduğunu bilirim.Hala umutla,hala inançla.İyileşemiyor insan bu hastalıkta.Her an tıkanabilir şant diye düşünmeden geçmiyor zamanım.İki arada bir derede biraz gülümsersem kar sayıyorum işte.yoksa yeniden aynı günleri yaşama olasılığım ortadan kalkamayacağı için ben de kendimi çok iyi hissedemiyorum.bitti o günler,geçti,diyemiyorum.Denilmiyor.Hele ki kafamın yarısı uyuşuk iken...Geçme ihtimalinin geçmemesinden daha fazla olduğunu bilir iken.

Şimdi her mide bulantısı,baş dönmesi ya da ağrısı korkutuyor beni.Hele hatırlayamadığım bazı noktalar olduğunda şuurum mu kapanıyor diye düşünmek var ya.Siz sağlıklı insanlar bunların yükünü bilemezsiniz.Sizin hayat telaşınız ile benim yaşama bakış açım bir değil olamaz...Ne kadar çabalasanız da beni anlayamazsınız.Her adımımda yürüdüğüm için şükretmek ne demek kaçınız bilebilir ki bunu? Ve sırf yürüdüğüm için sancı çektiğime üzüldüğümde araftaki sınavımı kim anlayabilir? Gözüm ağrıyor,acaba şantım tıkandı da gözümde yeniden ödem mi oluştu dediğimde annemin nasıl çantasını alıp kapıya çıktığını,doktorumu arayıp geliyoruz orda mısınız dediğini,gittiğimizde göz tansiyonum olduğunu öğrenip çok şükür bir şeyimiz yokmuş deyişimizi anlayabilir misiniz.Çok fazla şey bilip de kimseye söylemeden,kimseyi korkutmadan ama tüm ihtimaller aklın bir köşesinde yaşamak nasıl bir yüktür anlar mısınız...Bildiklerimin altında ne kadar ezildiğimi tahmin edebilir misiniz...
Hayatım yazmak üzerine kurulu iken,patronuma kafamı toparlayamadığım için makale yazamayacağımı anlatmak ve öncesinde bunu kendi içimde kabul etmek sürecini düşünebilir misiniz.Ya geçmezse...Ya kendimi ifade edemezsem ben diye uykusuz kaldığım geceleri hayal edebilir misiniz...? Hala kitap okuyamadığımı mesela...

Kaçınız yürürken karnınızda bir el hissedersiniz ve bu el sizin yaşamsal kablonuzu çekiyor,geriyor,sizi zora sokuyordur ki.

Siz tüm bunlara rağmen gülümseyip,hiç bir şey yokmuş gibi davranmayı biliyor musunuz? Kimse bana beni anladığını,anladığı halde eleştirdiğini ya da yadırgadığını vs vs söylemesin.Her şeyi söylesin ama anladığını asla.Sadece kendimi biraz daha rahatlatmak,iyi hissetmek için yazıyorum ben.Anlaşılmak gibi boş bir kaygı içinde değilim...

Şimdi sırf ailem ve kardeşlerim için yaşıyor hale geldim.Kız kardeşim beni bir yerlere götürmek istiyor her fırsatta.Beni mutlu etmek bir yana,her anını benimle geçirmek istiyormuş.Ya ölürsem diye çok korkmuş ve bana olan sevgisini daha fazla göstereceğine söz vermiş.bunları bilmek insana ne hissettiriyor anlayanınız olabilir mi acaba. !
Ben şimdi sırf o üzülmesin diye onunla daha çok zaman geçiriyor,iyi olduğumu görmesini istiyorum.Arkadaşlarımla plan yapmamı benden çok o istiyor ve bir çok zaman organizasyonu yapıp beni evden göndermeye çalışıyor.Biliyor ki evde oturan,tv izleyen bir insan olamadım hiç.Şimdi buna istekli olmam onu benden çok mutsuz ediyor.Yolda iken arıyor,döndüğümde kapıda karşılıyor.Resmen ömrünü bana adamış durumda.Ben kardeşlerimin ve bazı insanların bana olan ilgisine,altında yatan sebeplere dayanamıyorum.
Beni minibüse yalnız bindirmek istemeyen arkadaşımın hassasiyeti,gözlerini benden ayıramayan arkadaşımın ailemden izin isteyerek beni evden dışarı çıkarma çabaları...Taksiyle gidelim nolur diye yalvarışı.yüzün neden beyaz senin ağrın mı geldi yoksa diye telaşı...Bunların beni ne kadar üzdüğünü siz anlayamazsınız.Herkesin normal şartlarda ilgi gördüğü için sevineceği şeylere benim neler hissettiğim konusunda fikir yürütemezsiniz.

Hayatım bir ameliyatla değişti benim.Çok değişti.Mutlu olmak için,sebeplere ihtiyacım var...Bir şeylere tutunmaya,yeniden hayal kurmaya,kurduğum hayallere inanmaya ihtiyacım var...Beyazlamış saçlarımı görmezden gelip,siyaha boyar gibi yaşadıklarımı görmeden yaşamaya ihtiyacım var...

Yani uzun lafın kısası ben bu sabah aldığım bir haber ile tarumar oldum yine.

Bizim eleman düşmüş,kafasını vurmuş hastanede imiş.İnşallah iyi doktorların elindedir ve olabilecek tüm tehlikeler değerlendirilir.

...
Son dakika/elemandan haber:düşüp kafasını yarmış.bir kaç dikiş atılmış...


hidrosefali ve şant ameliyatı ile ilgili detaylı bilgi için tıklayınız...

VEEE YÜÜZZZ :)



/görüntü anlayışınıza sığınarak kaldırılmıştır./

Üstte gördüğünüz tasarım benim küçük kardeşimin bugün için hediyesi.Ablasının canı...Bitanesi...Herşeyi...Yüzüne baktığında dünyanın tüm güzelliklerini yeniden farkettiği...Gülen gözleriyle yaşama daha bir dikkat kesildiğim...Canımın canı...Kokusunu içime çekip ömrümüzce ayrılmak istemediğim...Ona bir şey olmasından çok korktuğum,kimseye dillendiremediğim.Ablacım çok uzun zamandır hastasın, bak sana ne hazırladım;Yüzüncü günün kutlu olsun.Artık iyileş olur mu dedi. O an ona nasıl yansıdığımı düşündüm.Ben iyi olduğumu sanıyordum ama kimbilir o nasıl görüyordu.İçinde nasıl anlamlandırıyordu beni,bendeki değişimleri...İyiyim dedim...Senin görmek istediğin kadar iyiyim.Artık hastalık bitti.

4 Nisan 2014 Cuma

Kendini Tanıyamazsın.../Seni Seveni Tanı




Aylar önce Üsküdar'da arkadaşlarla birlikte tiyatroya girmeden hemen önce,camînin bahçesinde oturmuş bekliyordum.İşte o zaman oturduğum banktan bu güzel ağacı çekmiş o günü hatırlamak için cebimde saklıyordum.
Aynı gökyüzünü paylaşırken,ayrı düşer bazen insan.Zaman,mekan kavramını yitirir.Bir kaç kuru dal arasından sızarsın onun gökyüzüne.Kuş olup camının önünde bitiversem dediğin gün gibi şimdi aynı gökyüzünü paylaşmanın sevinci ile nefes alırsın...Bu da güzeldir.En azından hâlâ varlığından haberdarsın_dır.

Ey sevgili,dalların arasından görebildiğim gökyüzüne aynı anda birlikte bakabilmek ne büyük mutluluk.Birlikte nefes alabilmek,aldığın nefesi hissedebilmek,kalp atışlarının hızını takip etmek,sinirlendiğinde yanında olup sakinleştirmek,kalp kırıklıklarında,yer yüzündeki güzel şeylerden bahsedip umut olmak o güzel yüreğine,bilsen ne güzel şeyler bunlar.Yanında olmak senin...Hayatında bir parça olmak...Puzzle misali yaşamında,köşe parçalardan biri olup tüm puzzle ı birleştirmek...Onsuz olmayacak bir temanın en özel bölümünü oluşturmak...Bilsen ne güzel seninle kurulan hayaller...Sen ahh bilsen sevgili,olmayışının zedelediği yüreğimi...Sensiz virane olan gönlümün,gelişinle çiçeklendiğini...
ahh sevgili sen bilsen,senin için her gün yeniden yeşeren sevginin,nasıl ipekler  içinde saklanıp,gün ışığından bile korunduğunu...
Eyy sevgili...Sen bilsen tüm yürek çarpıntılarımın sana ahenkle dans ettiğini...Bir bilsen ki senin için senden çok,seni Yaradana duacı olan bir kalbin varlığını...Bilsen ki,sen varsın diye umutla yaşayan bir gönlün,yokluğunla kan revan olduğunu...
Sen sevgili bilsen ki yokluğun lügattan silineli çok oldu.Varlığın bu bedende can bulunca,bir başka kişilik bir başka insan doğdu...Seninle büyüdü.
Sen bilsen ki senin değerin pırlantaların,elmasların karşılık olamayacağı kadar pahalı.Paha biçilemeyecek kadar değer dışı.
Bilsen ne değişir ki...Sen kendi kıymetini bilemezsin...İnsan kendini ne kadar tanıyabilir ve ne kadar sevebilir ki...Hep bir başkasına olan sevgimiz değil midir dillendirdiğimiz...Kendimize ne kadar değer biçebiliriz...
Bu yüzden sevgili,anlayamazsın bahsettiklerimi...Latifelerimdir,senli kelamlarım...Kalemimin can oluşudur,yüreğimdeki susuşlara.Susmaktan kurumuş yürek kapılarımın dillerinin çözümüdür.Kelimelerimin son nefeslerini verirken döktüğü gözyaşlarıdır...
Sen anlayamazsın ne demek istediğimi ve aslında neden bahsettiğimi.Çünkü sen ey sevgili,bilemezsin hiç bir zaman esas değerini.
Ancak birileri anlatır,sen dinlersin.Lakin tam anlamıyla bilmen için,bir başka gönle seyahat etmen gerekir ki onu da iyi seçmelisin.Doğru kapının anahtarı paspasın altındadır fakat yanlış kapıya gittiğinde elinde anahtar olsa ne çare.Pas tutmuştur kilidi açamazsın.


24 saat önce tanıştım aşağıdaki şarkı ile.Aramızda çok sıkı bir bağ oldu.siz de dinleyin isterim,aynı duygularda buluşmayalım lakin müziğin evrenselliği sarsın hücrelerimizi.

tıklayınızz...




1 Nisan 2014 Salı

Aynı Kalpte İki Kırık

Bugün öyle bir gün ki; iki farklı yerimden,iki farklı insan tarafından,tam  iki kez kırıldım. Kırıldığımı,kırmadan ifade ettim fakat kırdıklarını kabul etmediler.
Çünkü ben onları onların beni kırdıkları yerden kıramayacak kadar değer veriyor_D_um
Sonuç;küçücük avuçlarımda taşıyamayacak kadar çok parçaya ayrıldı kalbim...Kırıklarımı onaracak yeni bir buluşa ihtiyacım var...

---
Kırdığın yerden kırılma sakın olur mu.Bu ağırlığın altında kalmana gönlüm razı olmaz çünkü.