27 Kasım 2015 Cuma

Doğmadan Evvel

Bazen düşünüyorum da
yaşlanınca nasıl olurum ki... Simsiyah saçlardan,bem beyaz seyrekleşmiş ve incelmiş saçlara geçiş yaptığımda,yani hayat tüm yaşanmışlığını üzerime çarşaf gibi örttüğünde ve beni,gençliğimi çok geriler de bıraktığında,artık bambaşka bir insan olduğumda kimler olur ki yanımda.
Hâlâ aynı insanlara güvenebilir,gözlerinin içine baktığımda aynı yakınlığı bulabilir miyim. Sahi kaçı bundan yıllar sonra hala ve her halimle beni kabullenir ki.
Yaşlanıyoruz nihayetinde,gençlik yavaş adımlarla terk ediyor bedenimi. Lakin hiç bir duygum eskimedi.  İşte merak ediyor insan,yaşlılığı da bu denli güzel geçer mi.Bunun için çaba gösteren insanlar olur mu ki... Geçmişimsin/gençliğimsin diyebileceğimiz insanların yanıbaşında yaşlanmak ümidiyle.Huzurla,sağlıkla,mutlulukla... Bir kaç gün sonra doğacağım ama bu gece yazmak geldi içimden.Zira içimdeki kafese gözyaşlarıyla hapsettiğim kelebekler, bu gece can hıraç uçmak istemekte.
Allah ömür verir de sağ salim çıkarsam ayın 2 sine yine karalarım bir şeyler...Şimdilik benden size çok iyi geceler...


Müjdeleyici Rûyalar

Rûyalar görüyorum kabus oluyorlar... Güne uyanıyorum güneş kavuruyor bedenimi. Üşüyorum düşündükçe,buz tutuyor aklım... Ne yapmalı bilemiyorum...Ve bilir misiniz ki, ben hep bilmediklerimden korkarım...
...
Kendimi çaresiz hissettiğim ve hatta kapana kısılmış farzettiğim bir döngüdeyim. Kendi dünyamı yaşıyor,mutlu mesut büyüyüp gidiyor gibi görünebilirim.İşin özü öyle değil efendim... Eksenimde olan her şeyden etkileniyorum.Çünkü hala insanlığımdan bir parça taşıyorum.

Şükür ve dua ile yeni ve çok aydınlık günlere uyanmak dileğimle.

İyi geceler olsun ve ne olur güzel haberler getirsin yeni gün hepimize.Kimin ihtiyacı yok ki bir müjdeye...




16 Kasım 2015 Pazartesi

Renk Cümbüşü/Çocuk Gülüşü



Bilen bilir beni. Uzun yıllardır yardıma ihtiyacı olan çocuklar için köy okullarına bir takım yardımlar yaparım. Bazen arkadaşlarla para toplar büyük yardımlar yaparız. Her yıl eylül ayında ucuz,toptan bot satan,toptan çorap alabileceğimiz,çok ucuza hikaye kitabı verebilecek yerler arayışına girerim. Bu yıl birlikte 200 çorap,200 masal kitabı almıştık. bir de yanına bere örüyorum çocuklarım ısınsın diye. Terapi gibi geliyor bana. Pek anladığım da söylenemez örgüden ama bildiğim kadarı ile bir şeyler yapıyorum işte.
Hatta öyle abarttım ki durumu halamla beraber atolye kurduk evin içinde neredeyse. Sırf bereler için bir sponsorum bile var artık. Sen yeter ki ör ve gönder yünler benden dedi sağolsun.

İşlerimin mevsim gereği bitme noktasında olmasını da fırsat bilerek dur durak bilmeden üretiyoruz halamla beraber. Sonra okullardan fotoğraflar geliyor. Yaslanıp arkama izliyorum gülen gözleri... Öyle alıştım ki çocukların gülümseyen yüzlerine,hayatımın hep içinde olsunlar hep bir şekilde onlara dokunabileyim,elim,kolum uzansın üstlerini örtsün,eğitimlerine,hayatlarına dokunsun istiyorum.Ne mümkün... O kadar çoklar ki... Ben o kadar küçücüğüm ki...

Olduğu kadar... Uzandığım kadar,seslerini duyabildiğim kadar,yetişebildiğim kadar işte.

Aşağıda bir kaç örnek size. Ben bu günlerde bunlarla mutlu oluyorum yani. Çocukların fotoğrafını ise ifşa etmek istemedim nedense. Belki de siz de kendi güldürdüğünüz çocukların fotoğrafına bakmak istersiniz kimbilir... İsteğim bu mutluluğu tez vakitte yaşamanızdır.

Amma dayanamadım maraştaki çocuklarımın daha koliyi açmadan yüzlerinde beliren sevinci paylaşmak istedim. İçinden çıkan bereleri görünce demişler ki; bizim için mi yaptı yani,bize bu kadar değer verip kendi elleriyle mi örmüş şimdi. Kelimelerle Dans abla bizi çok mu seviyor öğretmenim.  Duygulanmamak mümkün mü şimdi?
 Bu renk cümbüşünün içinde kaybolmamak mümkün mü peki? 

bu yünleri de aldık ama hiç beğenmedik. cıks çocuğumuza giydirmezdik güzel olmadı hemen değiştirildi,işte aşağıdaki renkler alınıp bere haline getirildi.
 Bunlar da aynı kareye sığmayan ve hatta kargo sırasını bekleyen berelerimden bir kaçı.

Bu çocuklar Ağrıdan bize göz kırpıyor efendim. Doğu kökenli olmadığım halde bu çocuklar benim için çok ayrı.Ağrı dediniz mi kollarımı açar koşarım o çocukların okuma ve eğitime verdiği gayrete hayranım. Orada çok çocuğum var bana söz verdiği için sınavlardan iyi not almak adına gecelerce ders çalışan. bu görüntü ise geçen yıl kütüphane kurduğumuz bir köy okulu. 3 arkadaş elden geldiğinde bir şeyler yapmıştık Bu yıl abla biz bütün kitapları okuduk yok mu başka dediler. Yeni kitaplarına kavuşunca da işte böyle güzel bir hediye verdiler bana.


Karmaşık Günler

Öyle tuhaf günler ki... Kendi hayatımda her şey muntazam ilerlerken,huzurlu ve sakinken hayatı yolunda gitmeyen öyle çok insan var ki yakınımda. İnsanın elinden bir şey  gelmemesi sadece dua ederek bekliyor olması ne zor bir durum
Son bir aydır çaresizliği öyle derin hissediyorum ki. Bir faydam olsun istiyorum.Bir şey söyleyeyim iyi gelsin, bir şey yapayım iyi olsun,bir şey yapayım herşey düzeliversin...Olmuyor... sormaya korkar oldum son günlerde. Hem de öyle çok korkmak ki bu alacağım haberlere verecek cevabım hazır değilken elim nasıl telefona gidiyor bu cesaret nereden geliyor inanın bilmiyorum.

Kimsenin haberi yok belki benim yaşadığım durumdan ama kendi hayatımı yaşayamaz oldum nerede ise. Neye sevinsem hastane odasına gidiyor aklım gülen gözlerim ışığını kaybediyor,neye sevinç çığlığı atacak olsam kesiliyor sesim.Evet hayat devam ediyor tabi ki...Ama zor vakitler işte.
tüm bunların dışında son 3 gün öyle zor,öyle karışıktı ki.  Beni yazmaya sevk eden de son 3 günde yaşadıklarım ve duyduklarım oldu.
Cuma akşamı bir aşçı yakınımızın yemekhanede ayağına kaynar su döküldüğünü öğrendik. Üstelik suyun içinde yağ çöz varmış. İki ayak da kötü derecede yanmış. Tam buna alışmaya çalışırken, cumartesi günü annemlerin 33. evlilik yıl dönümleri idi. Her yıl küçük hediyeler alırdık. Bu yıl değişiklik olsun yemeğe gidelim dedim. Dedim demesine de burnumuzdan geldi tabiri caiz ise.
Yemeğe gitmeden hemen önce ne gerek var gitmeyelim,evde kutlayalım masrafa girme şimdi,zaten kalabalığız da gibi cümleler için ufak bir tartışma yaşadım. Ardından beni ikna edemeyen ailemle düştük yollara. Tam yemek yiyeceğimiz yere oturacakken bir telefon geldi. Büyük teyzem düşmüş,ayak bileğini kırmış. Ameliyata alınacakmış. Biz mi o yemeği yedik,yemek mi bizi yedi bilmiyorum yani.
Neyse yine de anın tadını çıkarabildik. Ertesi sabah erkenden kalkıp hastaneye gittik. Daha doğrusu biz gitmek istedik de 3 saatte ancak varabildik.biraz hastanede zman geçirip eve dönmek için farklı güzergazı tercih edince bir de kadıköyde oturp br çay içelim dedik. Ardından eve gelmek için 2 saate yakın bir zaman dilimini daha trafikte geçirdik. Ama iki gün sonunda ev halkının tamanında bir mutluluk,bir memnuniyet,bir teşekkür hakimdi yüzlerinde,gözlerinde.
Şükür bu günleri yaşatan rabbe. Şükür ailem için içimden geçeni yapabildiğim maddi,manevi içinde bulunduğum şu hale.
Ben tüm bu iyi/kötü durumları yaşarken ve ailemi mutlu etmek için kırk takla atarken inanın ne yedim ne içtim farkında değilim. İçimde bir acı var ki atamıyorum.Nefes alırken dualar çıkıyor dilimden.Gece rüyalarımda bir yerlere gidiyorum,sabah iyi haberler almak için telefona sarılıyorum.
Bu ara böyle. Her evde bir hasta,ilgilenmek için canı giden bir kelimelerle dans var şuracıkta.
Biliyorum ki hiç kimseye en ufak bir faydam yok. Buna rağmen dert ediniyorum kendime.
Ben de böyleyim işte.Elde değil...Sevdiklerimi üzgün görmeye dayanamam kendimi bildiğimden beri.Yapı meselesi. Yadırgarsınız belki. Önemli değil... Kimin ne düşündüğüyle ilgilenmeyeli çok zaman geçti.
Yani uzun lafın kısası ben iyiyim de sevdiklerim de iyi olsun nolurr...Ben tek başına bir işe yaramıyorum yoksa. Hayat bir kaç beden büyük geliyor şu sıra bana...

--------
Tüm bu anlattığım,anlatamadığım bir sürü şey içime öyle oturmuş ki, sağlığıma zarar da veriyor ara sıra. O konuya hiç girmek istemiyorum. Bir sonraki yazıda güzel şeylerden bahsedeceğimin sözünü veriyorum,Allah'ım sen utandırma :)

10 Kasım 2015 Salı

Pembesi Uçtu Tozu Kaldı

Tam da öyle günler işte. Pembesi uçtu,tozu kaldı günlerimin...

Yazmalıyım artık değil mi?

Öyle çok şey oldu ki bu süreçte.Birdim çoğaldım. Kendi kimliğimi bir kenara bıraktım da bir çok kişinin hayatına girdim,onların dertleri,sıkıntılarında kayboldum. 
İnanın bana ne yaşadığım ne hissettiğimi bilmiyorum şu sıra.
Kah bir hastane odasındayım,kah bir nişan töreninin ortasında.
Ruhum kayboldu sevdiklerim arasında.Önce sen diyor feyza.Önce kendini düşün. Tam anlamıyla yapamıyorum bunu. aklımı kendi hayatıma adayamıyorum şu ara.

Nolur allahım iyi olsun herkes... Mutluluk kuşları uçsun kalplerinde. Huzur hrkesle beraber olsun ki ben de rahat nefes alabileyim.

Öyle işte. Ben iyiyim demek yetmiyor bu günlerde. Kime baksam derdi,hastalığı var çünkü. 
İyiyim demeye utanır oldum anlayacağınız.
Dua edebiliyorum sadece.İlgi alaka bir yere kadar. Herkesin tepesi atıyor yaşadıklarına. Bir ben sakinim..Herkesi dinliyor anlıyor gibi yapıyorum. Bazen kimseye yetemediğimi fark edip köşeme çekiliyorum. Ya rabbim... Ferahlık ver tüm sevdiklerime. Ben iyiyim derken suçluluk duymadan nefes almama sebep ol. Elden bir şey gelmeyince hani,düşünüyor insan, ne kadar insanım diye.
Gel diyorlar eğlenmeye gidiyoruz. Nasıl gelirim ki... Herkesin derdi üzerime yapıpşmışken... Bahane değil bendeki,gülüyor olmalarımın birer bahanesi olabilir ancak. yoksa toz pembe değil kimsenin uyandığı gün... Bir ben saf,bir ben salak sanki... Herkese umut olmaya çalışırken kendi toz pembeliğimden utanır oldum şimdi.
Nolur iyi olsun herkes... Şifa bulsun...Huzur bulsun...Bir de kıymet bilsin lütfen...