29 Haziran 2014 Pazar

Sınırlarını Belirle...


Konuşmakla susmak arasında gözle görülmez bir çizgi vardır.O sınırı, sadece seni tanıyanlar anlayabilirler.Öyle ki;susarken dile gelen kelimeler,hiç bir konuşmacının ifşa edebileceği türden değildir bazen...!
Anlamlı susmalı insan...Susturmak ister gibi karşısındakini;öyle dinlemeli yani hiç susma der gibi...

27 Haziran 2014 Cuma

Yenilendim...

2 gün önce facebook hesabımdan paylaştığım bir duvar yazısı idi.Oradan göremeyen ama bu yazıdaki nacizane teşekkürümü misli ile hak edenler için burada da paylaşmak uygun düştü.

"6 ay önce bir anda hayatım karardı.ölüyorum sandım.bir ameliyat ki bu,diğerlerinden çok başka.yeniden doğdum adeta. dışarıdan ne kadar zordu bilmem ama ben hayatımın hiç bir döneminde bu denli yorulmamış,bu kadar iyileşmeye-normalleşmeye çaba harcamamıştım. Aklınıza gelebilecek her şeye yeniden alıştım.yürümeye,konuşmaya,okumaya,yazmaya,dinlemeye,anlamaya...Gezmek şöyle dursun hareket etmekten korkar oldum.Her sabah acaba şantım tıkandı mı diye gözümü açıp,şükür bugün de sağlıklıyım diye gözlerimi kapadım.Bazen kendimi dünyadan kopmuş,yılmış buldum.Bazen içimdeki enerjiye ben bile hayret ettim.zorluğu anlatılamayacak kadar büyük günlerin tam 6.ayını bitirdim bugün.Bu süreçte en farkında olduğum şey hayatımdaki insanların selam alıp vermelik değil,gönül birliği yapmalık insanlar olduğuydu.ne güzel insanlar varmış çevremde.Herkes birbirinden kıymetli ve değerli.Her zorluk bir imtihan ya hani.Ben sınav sonucumu bilmesem de,dostlarımdan geçtim besbelli.Bu zor dönemde yanımda olan herkesten Allah razı olsun...İyi ki varsınız...Sizinle her şey çok daha kolay."

24 Haziran 2014 Salı

İyi Günde Kötü Günde

Başlangıcını hatırlamadığımız kadar uzun yıllar önceye dayanıyor bizim dostluğumuz.Sebepler vardır insanların hayatlarında.Bazen kel alaka bir bağ ile bizi birbirimize bağlayan...Bazen de tam yerinde olan.
Onunla blog hayatımızın ilk günlerinde tanışmıştık.O günlerde sıkı bir bağ içinde olduğum kız arkadaşım ile duygusal bağ içindelerdi.Yıllar geçti...Kız evlendi...Erkek kendini benden geri çekti.O dertleştiğimiz,yapma etme diye onun deli kanını avuçlarımın içinde tutmaya çalıştığım,sevgisine saygı duyduğum ama kız arkadaşımı da korumak zorunda olduğum uzun ve çok karmaşık zamanlardı.
Kız bir başkası ile evlenince erkek de kendine bir hayat kurma çabası içine girip kendini benden sebepsizce gibi görünse de aslında onu anladığım bir şekilde çekmeye başladı.
Sadece dertleşmek istediğinde arıyor,yazıyor,anlatıyordu.Biliyordum ki bir sorunum olsa,O orada.
Son aylarda bu bağ git gide zayıflamış ve selam vermelerim karşılıksız kalmıştı.Değil benim yanımda olmak,beni görmez olmuştu o güzel insanın gözleri,ruhu.
Sitem etmedim.Selam vermelerimi aralıklarla yeniledim.Hayatına uzaktan da olsa izleyebilme şansına sahiptim.Mutluydu.Bu da bana yeterdi.
Bugün az önce mail adresimi istedi.Sebep sormadan verdim.Bir kaç dakika sonra mailime bir davetiye geldi.Ve mail içeriğinde şöyle yazıyordu,davetiye haricinde...

kötü günlerimde çok destek oldun , iyi günümde de yanımda ol 

sevgiler ...     "

Şaşırdım,duygulandım,mutlu oldum. Yıllar önce neden bana soğuk davranıyorsun,ilgilenmiyorsun dediğim bir günde bana söylediği cevabı hatırladım" sen kötü günümde lazımsın." Çok kızmıştım ama hiç bir zaman belli etmedim.Kötü gününde ilaç olabiliyorsam ne mutlu bana idi.İyi günün de herkes zaten yanında olabilirdi.Ve bugün gelen davetiyenin üzerindeki not beni iyi gününde de görmek isteyen dosta karşı ziyadesiyle mutlu etti.
Hayatımda ne sağlam dostluklar kurmuş,ne güzel ilişkiler içinde bulunmuşum dedim bir kez daha...
Şükür hayatıma dahil olan tüm insanlar adına.

23 Haziran 2014 Pazartesi

Bu Yaz

Kayıplarda değilim.Hayatın tam içinde,en ortasında salına salına gezmekteyim...
İşlerim inanılmaz derecede yoğun olduğundan zaman zaman sinirlerim laçkalaşıyor ve hiç bir şeye zaman bulamadığım günler geçiriyorum.Ailemin şehir dışına çıkmasıyla birlikte iki kız kardeş kaldık baş başa.Bu yoğunluğun içinde bir de evde tek olmak,yemek,çamaşır,bulaşık,alışveriş verdi üzerime yüklendi.Lakin beklenildiği gibi  isyan cümleleri yerine keyifli kelimeler damlatacağım sayfama.
Yalnız kalmak çok iyi geldi bana.
Kendi başıma tıpkı eskisi gibi iş yapabiliyor olmak,alışverişe gitmek,torbaları taşıyamasam da kendi istediğim gibi seçimlerimi yapmak ve evimi yönetmek,iş-gücü kendi isteğime göre planlamak ve tüm her şeyi bir program dahilinde kotarabiliyor olmak beni çok ama çok mutlu ediyor.Bir yıl önce yazın yalnız kaldığımda bu denli keyif almıyordum doğrusu.Evet evden çalışmak ve mesai saatinin dışında da işlerle ilgilenmek zorunda kalmak tek başına yaşayan biri için düzeni biraz zorlamıyor değil ama çok keyifli.Eğer sizi anlayan bir patronunuz var ise iş sıkıntısını alıp götürüyor üzerinizden.Sanki yanınızda gibi her dakika telefonla size ulaşan aileniz var ise,alışverişte sorular sorup-cevap alabiliyorsanız,evi temizlerken yorulmamanızı tembihleyen bir anne ve halaya sahipseniz yalnız yaşamak çok keyifli hal alıyor.
Bu nasıl yalnız yaşamak diyebilirsiniz;pek güzel,pek keyifli yaşamak efenim...Bu yaz eski yılların aksine iş stresim daha fazla olmasına rağmen kendime verdiğim söz üzerine sadece mutlu olmaya programladım kendimi.Müşterilerin azarları,seviyesizlikleri,randevularda zaman zaman çıkan problemler...hiç birini takmıyorum bu yıl.Hepsini çözüyor,elimden geleni yapıyor ama sinirlerimi bozmuyorum.Sadece iş için değil hayatımdaki hiç bir şey için keyfimi bozmuyorum.Ben yaşamın tadını eskisinden çok daha fazla çıkarıyorum.İşten arta kalan zamanda evimle ilgileniyor hemen ardından bir sebep ile kendimi dışarıya atıp oksijen depoluyorum.
Tüm bunları yaparken,elim kolum,beynim o kadar yorgun ki yazmaya fırsat bulamıyorum.Çok yoğun bir pazartesiden kısa süreli kaçmak için yazmaya sığındım...Zaten kahvem de bitmiş,yazarak kafayı bulmalıyım:)

Keyifli haftalar herkesee...

2 Haziran 2014 Pazartesi

Sevimsiz Yağmur






İlk defa bu yağmuru sevmedim...Başka bir deyişle rahmet değildi bugün yağan,şehrime.Nasıl anlatsam bilmem ki bugünü.Kısaca özetleyebilir miyim bir deneyelim...
...
Cuma akşamından başlamak lazım önce.Canım arkadaşım Kamer'im ile buluşmuş sohbetin dibine vurmuştuk.Topladığım kapakların sandalye almaya yetmediğini ama sandalye bekleyen 8 yaşında bir çocuk olduğunu anlattığımda,gel benimle deyip bankamatikten para çekip avcuma vermişti."git o sandalyeyi al." dedi.Duyduğum en güzel cümlelerden idi.Ertesi gün daha önce konuştuğum medikali arayıp,sandalyeyi sipariş ettim.Lakin o çocuğun ihtiyacı kalmamış.Sandalyeyi aldık ve ihtiyaç sahibini aramaya başladık.Bugün çok değerli bir arkadaşımdan haber geldi.Yine bir çocuk,sandalyeye ihtiyacı var...Bu akşam iş çıkışı gelip benden aldılar ve yarın inşallah çocuğumuza teslim edecekler.Bu güzel işe vesile ettiğin için bile sana çok teşekkür ederken,bir insanın ayağı,umutları,yaşama kaynağı olduğun için,geleceğe bakma sebebi olduğun için Allah razı olsun senden Kamer'im.İyi ki benim hayatımda,iyi ki benim can dostlarım arasındasın.
...
Öyle güzel yağmur yağıyordu ki,Ekrem gelmeyecek olsa gidip biraz yürüyüş yapmak isterdim,ıslana ıslana.Sandalyemizi teslim ettiğimiz sırada patronum dedi ki;söyle Aykut'a,gelip senin  evini ilaçlasın.Hatta sisteme,müşteri gibi yaz adresini,seninle tanışacağını bilmeden gelsin,sürpriz olsun.Öyle çok istiyor ki seni tanımayı,unutulmaz bir anı olur.Hatta sana iş yazdım diye ara onu,adresi gördüğünden emin ol diye de ekledi.Adresimi sisteme yazdım ve sonra çok alengirli bir işle ilgilenmeye başladım.Akşamın 19'undan 22 sine kadar bir iş ile uğraştım.Patronum,Avrupa yakasındaki bir elemanımız,işin yapılacağı şirket yöneticisi ve diğer şubedeki bir elemanları ile telefon trafiğim,hayattan bezme sebebim oldu bu gece.Eleman diyor;ben yetişemem işlerden birine,trafik berbat...Müşteri diyor;aksama olmadan gelinecek iki şubeme de,beklemem giderim.
Ben ömrü hayatımda böyle ılımlı,böyle uzlaşmacı,böyle ikna edici olduğumu hatırlamıyorum.sonuç mu...Tabi ki ben kazandım.İşim ikna etmek üzerine benim.Fakat böylesi pek nadir denk gelir.Genelde her şey kendiliğinden olur ve herkes belli bir rutinin takipçisidir.
Ne işler hallettim de burnumun dibindeki işten çıkıp gelemedi bizim eleman.Merak edip aramaya başladım. Boşver sürprizi,acaba nerede kaldı merakı sardı zihnimi.Ulaşamadım...Uzun süre ulaşamadım.Patronumu aradım.Aykut bana gelmedi acaba benden önceki işe gitti mi dedim.Haberi yoktu.O da ulaşamadı.Merakımız iyice arttı.Hiç yapmadığım bir şeyi yapıp benden önce gitmesi gereken müşteriyi aradım.Eğer size gelirse beni aramasını söyleyin lütfen diye ricacı oldum.Saatler geçti aranmadım.Az önce patronuma mesaj çektim,dayanamadım.Bir haber alırsan nolur bana da ilet,çok meraklandım dedim.
Bir kaç dakika sonra bir mesaj geldi."Aykut sele kapılmış.Arabanın camından çıkmış,araç takla atmış,kendisi hastanede.Durumu iyiymiş." Aman Allah'ım...Sen daha beterinden koru...Sevinelim mi yaşadığına,üzülelim mi yaşadıklarına bilemedim bir an.
Gecenin yarısı ardı arkasına arayan müşteriler..."Nerede kaldınız saatlerdir yoksunuz.!"
Herkese uygununca yapılan açıklama.İşler iptal olmasın diye verilen çaba...

Allah'ım...Bitsin bu gece.aksi halde bittim ben ziyadesiyle...
İyi geceler herkese...Yarınlara sağ salim kavuşabilmek dileğiyle.

1 Haziran 2014 Pazar

Aptallaşan Benlik...

Uzun zaman olmuş sayfama uğramayalı. Daisy'in sayfama bıraktığı yorumla uyandım uykudan.Öyle uzun uyumuşum ki acıkmışım yazmaya.Nasılım bilmiyorum şu ara.İnanın neler yaşadığımın tahlilini ben bile yapamazken anlatmak zor,çok zor.Hiç açmasak bu konuları ve kaldığımız yerden devam etsek olur mu?
Vücut reaksiyon gösteriyor,ağır geliyor çünkü.Ama psikoloji sağlam.Ona kolay kolay bir şey olmaz.
Biri bitmeden diğerinin başladığı sıkıntılı dönemden anlatacaklarım çok olmasına rağmen ancak bu kadar bahsedebiliyorum haliyet_i ruhiyemden. Açılırsam susamayacağımdan korkuyor,konuşmanın fikirlerime zarar vereceğini düşünüyorum.Sakin olmalı...Sessiz olmalı...Bunun adı "aptal"lık da olsa huzura giden yolun anahtarı bu çizgide bekliyor olmalı.İnancımız değil midir bizi her zorluktan ışığa vardıran? "Ya sabır...    Bu da geçer ya hu" telkinleri ile geçiyor zaman.Aydınlığa az kaldı.Huzur...Kalbe en yakın yerde nöbette.Kabusları birer birer def ediyor.



24 Mayıs 2014 Cumartesi

Son Günler...Zor Günler...

Zor bir hafta geçirdim.Hangi yandan tutup da anlatayım bilemeyecek kadar karmaşıktı.Bazı konuları dillendirerek, soğumaktan korktum.Susmak çok zordu ama sustum.Neden sabrettiğimi inanın bilmiyordum ama sabrettim.Geçmeliydi bu zor günler.Böyle bitmemeliydi onca emek onca çaba...Hak ettiği bu değildi ki küçücük bedene sahip olan büyük ruhumun.Çok üzüldüm...Çok sinirlendim...Çok yıprandım...sustukça bir yenisi geldi kondu kalbimin üzerine.Sineye çektikçe bir başka yerimden yara aldım.Ne var ki eskiden olsa sinirlenir kalp kırar en çok da kendime zarar verirdim haliyle.Tüm olanlara rağmen,içimdeki dinmek bilmeyen fırtınaya rağmen öyle sakin,öyle sessiz,öyle mutluluk saçan bir cüsseyim ki son günlerde...İçime hapsettim her şeyi.Orada öğütülmelerini bekliyorum.Konuşarak çözülemeyen konularda artık bu yöntemi deniyorum.Kendimi yıpratma dönemini çoktan geçtim.Ben 5 ay önce kendime bir söz verdim ve "yaşamayı" seçtim.Sakin...Huzurlu...Sağlıklı...olmak zorundayım...
Bu hayat benim...Kimse çaba göstermese ben yine çırpınacağım kendim için...Huzur um için...İşte böyle böyle değişiyor insanlar...Başlarına büyük olaylar gelince,hayata farklı açıdan bakıyorlar ve insanlara olan tahammülleri,olaylara olan yaklaşımları değişiyor.Yargılanıyorlar belki ya da şaşkınlıkla karşılanıyor bu halleri.Aslında tek sebep var...Huzuru keşfediyor insan.Ve onun tadını bir kez aldı mı kaybetmemek için her şeyi yapabiliyor.Ve bu her şeyi yapabilme durumu bazen bazılarını korkutmalı...İnsan her zaman da her şeye tahammüllü olamayabilir,huzura giden yol bazen hiç ummadığınız fedakarlıklar gerektirebilir.

17 Mayıs 2014 Cumartesi

Önce Sen...



Bugünlerde bir garip mutluluk var içimde.Duyduğum güzel haberler,birilerinin mutluluğuna dair;umutlandırıyor beni...Tıpkı Soma'daki can alıcı olayın yürekleri dağladığı,paramparça ettiği gibi...!
 Birilerinin mutluluğundan mutlu olabilir mi insan? Bu soruyu cevaplayamazsan beni anlaman beklentisi içinde olmadığımı bilmeni isterim sevgili okuyucu.Keza ben,kendimden önce düşünürüm hayatımdakileri.Nasıl ki onun mutsuzluğu beni en derin yerimden yaralıyor ise,şimdi mutlu olma haberi dünyaya gülümseyerek uyanmamı sağlıyor,onca acı içinde kıvranan hücrelerime inat...
Yaşam,senle olaylar arasında değil,senle sevdiklerin arasındaki bağda saklı olmalı.Bu paralelliği yakalayamıyor ve en sevdiklerinin mutluluğunu kendi yüreğinde hissedemiyor isen,hâlâ bir yerlerde bir şeyler eksik kalmıştır.Tamamlandım sanma...Parçalarını aramaya devam...Son hızla...

13 Mayıs 2014 Salı

Anımsanan Huzur



 Burada günler huşû içinde geçiyor.Ruhsal arınma yaşıyorum resmen...Kendimi dinliyorum,hep olduğu gibi...Hayata ve özellikle doğaya da kulak verdim burada olduğum süre içinde.Denizle aramız iyi değil yine,börtü-böcek olmasa da olur ama işimin parçası olduğundan severim onları da...Bahçesi evden daha büyük olan evimizin içine soğuk havalardan dolayı tıkılıp kaldık,akşamları yaptığımız kısa yürüyüşler haricinde.
Onlarda'da bazen sorunlar yaşadık,korktuk ama sonuç değişmedi.Ben iyileşmeye söz verdim demiştim aylar önce...Bu sözüm çok eskilere dayanıyor halbuki ya neyse...

 Kışla yaz arasında,bahara yakışmayan bir hava atmosferi yaşamaktayım burada.Tabir_i caiz ise beşinci mevsim çıkageldi...
İstanbul'la alakası olmayan hava muhalefeti yaşadım lakin çok da şikayetçi değilim.Gezdim de,yürüdüm de...Tadına vardım buranın...Ne tat almak istediğimin farkındaydım çünkü.Denize girmek gibi,beyhude isteklerim yoktu bu mevsimde.Yazın bile yapamadığım bir şey için üzülmeye gerek yok o halde.Biraz güneşlenebilirdim akşamları ama olmadı.Belki de onun beynime zararı dokunacaktı....Var herşeyde bir hayr...!
Burada tek yaptığım bol bol fotoğraf çekmek oldu son günlerde.Her dışarı çıktığımda bir kaç kere yakaladım.Son günlerde selfie denen fakat insanların genelinin yaygınca yaptığı şeyler hiç bir zaman hoş gelmez benim gönlüme.Kendimi çektiğim zaman dilimlerinde bunun adı selfie olmaz yani,kendime o an nasıl baktığımdır sadece.Ve ne gördüğüdür objektifin bende...
Benim objektifim bol bol çiçek ve ağaç gördü bu günlerde.Algı neye doğru ise,beyin onu seçer ya hani...Ben de huzurbulutumun sayfasından Biricik'inin çektiği fotoğrafları göre göre,bir nevi kıskanarak kendilerini,fotoğrafladım kendi eksenimdeki manzara diye nitelendirdiğim bir çok şeyi...









Huzur dolan kalbimin enerjisini hep yüksek tutmaya çalışıyorum.Küçük ayrıntılar dışında bunu kimsenin bozmasına izin vermemek için elimden gelenin fazlasını yapıyorum.Dünden bu yana içimde öyle güzel bir enerji var ki...Sanki bunu içime hapsedersem herşey daha iyi olacak,güzel zamanların ipini daha hızlı kendime çekeceğim gibi düşünüyorum.
Bir şeyi hesaplamamıştım oysa;birilerine umut olabilmek,enerjinle...Nasıl mutluluk veriyor insana...Aynı gün iki kişi,senin enerjinden nasiplenip,kendini iyi hissediyor,biraz da olsa pozitif bakıyor ya yaşama...Paha biçilemez hissettirdikleri...İçimdeki enerjinin bana verdiği hissiyatı misli ile yükseltti...

Herşey güzel olacak...Yeter ki inan sen de...Kader çizgimizi değiştiremeyiz ama yönlendirebiliriz az da olsa...Pek de az olmaz hani...Enerjinle hangi dağları yıktın bir düşünsene...Şimdi neden herşey seninle yoluna girmesin?...

9 Mayıs 2014 Cuma

Karasu'da Olay...

Haşere ilaçlama firmasında müşteri yöneticiliği yaptığımdan,bilgisayar,internet ve telefon üçlüsünün olduğu her yerden işimi yapabiliyorum.Ofisimi kaplumbağa misali sırtımda taşıyorum yani.Geçtiğimiz hafta Annemlerin yanına Karasu'ya gelmiştim.Akşamları mesai bitiminde dışarı çıkıyor yürüyüşler yapıyorduk.Bugün de gidip çarşıya alışveriş yapalım dedik.Keşke gitmeseydim.Keşke o atmosferi yakinen görmeseydim...!


Kaymakamlık binasının önü insan seliydi.Polis otoları ardı arkasına geliyorlardı.Meraklı halde geçtik oradan, bir dükkana girip alış veriş yapmaya başladık.O sırada yüzlerce erkek sloganlar atarak yürüyor önlerinde ve arkalarında çok sayıda polis ilerliyordu.
Dedim ki bu insanlar geçenlerde ölen Gizem için mi yürüyorlar.Keşke sormasaydım...Keşke...
Yok dedi esnaf kadın...Burada 14 yaşında bir kız...60 küsur yaşında bir adam tarafından 2 yıldır taciz ve tecavüzlere maruz kalıyormuş.Bugün sahil tarafında yine kızı emellerine alet ederken ilçe halkı tarafından görülmüş,yakalanmış,linç edilmiş.Adamı kaymakamlık binasına zor almışlar.Kız ölmüş mü dedim,şaşkınlıktan çıkmayan sesim ile.yok dedi yaşıyormuş hâlâ.Kimi kimsesi yokmuymuş dedim,demez olaydım.Aynı çatı altında yaşadığı bir erkek ve bir de kadın varmış.Bunların adı toplumumuzda anne ile baba imiş ama o yavruya sahip çıkamayacak kadar "aciz"lermiş.Ana-babalık yapamıyorlar,ellerinden bir şey gelmiyormuş çocuklarını korumak adına.

O kızın yaşadığına nasıl sevinmeli şimdi. Kimbilir kaç kere öldü de yeni güne doğan güneşle dirildi.Kaç kez söndü umutları da,kaç kez bu sefer bitti dedi karanlığa,korkularına...

Bir çok haber kanalında çıkmış bugün vaka...Farklı söylemler ile,çeşitli şekillerde izlemişsinizdir büyük ihtimalle.Ben henüz eve girdiğimden nasıl lanse edildiğini bilmiyorum.Lakin Karasu insanının duyarlılığına gıbta ettim bugün.O "anne ve baba"nın çocuklarını koruyamadığı kadar sahip çıkmış halk.Keşke diyorlar,keşke engel olabilseydik de 2 yılını geri verebilseydik o kıza.Hiç değilse bundan sonrasını kurtaralım,bir farkındalık yaratalım da o aramızdaki sapıkları temizleyelim,ailelere dikkat (!) diyelim,diye düşünerek çıkmışlar sokağa...
Çarşıdaki erkek yoğunluğu öylesi dikkat çekiyordu ki bugün.Olay olup bittikten sonra bile her köşede birer topluluk...Şimdi ne yapacağız türünde cümleler kuruyorlardı.O çocuğa ne yapmalı...Nasıl korumalı gibi çok güzel ve iç acıtıcı cümleler işittim.Bir ilçe bu kadar ayağa kalkardı ve bir aile bu kadar susardı ancak.
Babayı görmüşler de "saf" imiş.Anneyi görmüşler de "çaresiz" imiş.Yok efendim yok...Olamaz...Bir anne evladını sapıkların eline verecek,ömrünü karartacak ve bunu göremeyecek kadar çaresiz olamaz.Herkes herşeyi yapar da bir anne evladı için çaresiz olamaz...Çocuk hata yapar anne korur,çocuk yanlış yola girer de anne alır düz yolda yürütür,ayağındaki dikenleri elleriyle temizler,çocuğunu aydınlığa çıkarır.

Şimdi herkes o 14 yaşındaki kız için sokaklarda...Her köşe başında ne yapsak da kendi yavrularımızı korusak,ne yapsak da o kıza geçen 2 yılını geri versek diye cümleler fısıldıyor gökyüzüne. Herkesin diline o yavrunun ismi pelesenk olmuş,bu olayın akibeti,o kızın geleceği düşünülüyor...Ahh bir elime verseler deniyor,"insan" sıfatına nail olamamış varlık için...Peki ya o aileyi ne yapmalı...Fazla mı yargısız infaz ediyorum ben...Boşuna mı sinirlerim bozuldu da,boş yere mi baş ağrısı çekiyorum şimdi.
Bir kız çocuğu 12 yaşından 14 yaşına kadar,bir ilçe sakini onu sapığın elinden kurtarana dek,cinsel tacize uğruyor ve çok daha fazlasına maruz kalıyor ise,kimse bana ailenin ama özellikle de annenin çaresizliğinden bahsetmesin.!
Anne değilim...Böylelerine anne deniyor ise,ben bu sıfata sahip olmak isteğinden men ediyorum kendimi.
Ya da bazılarının elinden bu sıfat alınmalı ki,onları sadece insan olarak değerlendirebilelim.Aksi taktirde ben onların varlığına sadece küfrederim...
12 yaşından 14 yaşına kadar bir çocuğun,sapığın ellerine düştüğü her an doğduğu ana küfrettiği gibi.Sapık ellerin küçük yavruya her dokunduğunda ölmek,bir daha hiç yaşamak istemediği gibi...

Neyse ben susmalıyım...Yoksa kendi insani çizgimin sınırlarına geri dönmekte bir hayli zorlanacağım...