25 Aralık 2015 Cuma

Sevgi Arsızı

Yaklaşık 1 aydır asansörlerimiz bozuk ve biz onuncu katta oturuyoruz. Hal böyle olunca sadece acil ihtiyaçlarımızın alışverişini yapıyoruz.  Ama devamlı evde de oturulmuyor haliyle. Hazır işler kötü gider,sezonumuz bitmiş durumda iken 3 aylık tatil vemişken bunu fırsata çevirip bol bol dışarı çıkmak istedim.
GEzmek,yapmak istediğim ne varsa yapabilmek planı kurdum. Öyle de oldu. Bir çok semt pazarını gezdim dolaştım.Ev oturmalarına gittim ve daha bir çok şey...
Ama asansörler bozukken evden dışarı çıkmak oldukça zordu. İnmek neyse de geri çıkmak pek kolay olmadı. Alışamadık bir türlü.Neyse her seferinde bir daha çıkmayız derken ertesi gün bir bahaneyle dışarı çıkıp on katlı bir binaya dışarıdan bakarken buldum:)
Hem yağlarımızı yakmış oluruz faydası da olur bu zorluğun bize diye avunmalardayız epeydir. Hafta sonu bir böbrek ağrısı geldi buldu beni. Malum yıllanmış bir böbrek hastasıyım ben. Ne yapmam gerektiğini bırakın neden bu hale geldiğimi de bilirim hep.3 gün ilaç içmeden kıvrandıktan sonra bir sabah dayanamadım devlet hastanelerinde randevu bulamayınca ve beynimdeki şantı bilmeyen doktorlara kendimi emanet edemeyince soluğu telefonda aldık. Yaşadıkça dualarımın en baş sıralarında gelen doktorum yine yetişti bana hızır gibi. İlacımı verdi. Verdi vermesine de uyku yapan bir madde olmamasına rağmen içinde,3 gündür kafamı kaldıramıyorum nedense. Evdekilerin yorumu; çok sancı çektin,dayandın,ondan şimdi bu kendini salmışlığın. Olabilir belki.

Ve konuyu şöyle bağlayalım,börek rahatsızlığını yaşamamın sebebi,vücudu çok yormuş olmammış. Sürekli merdiven çıkmak bedenimi zorlamış.!
...
Ben ne yaptım da seni hak ettim diye düşünüyorum günlerce.Bunu düşündüren tek sen değilsin elbette ama bir sen var hayatımda benden,her şeyden öte.

Dün...
İlaç içmiş sızmışım. İçtiğim ilaç da ağrısı kesici yani he yanlış anlamayın antibiyotik falan değil. O bile sızdırmış beni nasıl sabrettiysem günlerce,gecelerce,neyse...
Koltukda uzanıyorum üzerimde ince bir örtü. Sol böbrek benden ayrı sanki,ağrım hücrelerime dek sızmış.Can'ım geldi. Ayak ucuma oturdu. Elini dizlerime koydu.Yavaşça başını da dizlerime yasladı. Sevdi sevdi...Gözüm yarı açık yarı kapalı elimle dizlerimde duran,hayat kokan başını okşadım.Aldı elimi,yanağına götürdü.Sonra başladı öpmeye. Biraz uyuyayım,gözümü açamıyorum dediysem de bırakmadı,vazgeçmedi sevmelerden. Öyle bir hal aldı ki bu iş.suyu çıktı birazcık.:)
31 yaşında bir abla,15 yaşında bir erkek kardeş.Yani koca iki insan. Koca yı birakın da 'iki' insan.
Biz yaşıt oluveririz onunla. Ben küçülürüm oynaşırız,gıdıklarız birbirimizi,o büyür alır ablasının derdini tasasını.
Yapma oğlum dur öpme şimdi azıcık uyuyayım diye sayıyorum kendimce. Ne çare ! Hani bir kaç yaşında çocuklar annelerini uyutmazlar,hatta 2-3 çocuklu kadınlar hasta da olsalar,biri ayağından,biri kolundan çekerken anne üçüncünün de gönlünü yapmaya çalışır ya o misal işte.
Elimi bırakıyor kolumu seviyor. Kolu kurtarsam ayaktan yakalıyor. Çocuğum bugün değil. Valla bak enerjim yok,git başkasıyla oyna dediysem de kimse alamadı benim üstümden onu.
O uyku hali ve sancıyla öyle zorlandım ki kelimeler yetersiz gelir ama bir o kadar da mutlu olmadığımı söylersem çok ayıp etmiş olurum.
Tüm gün atolye dersi olduğu ve gelir gelmez uyumaya çekildiği halde dün benimle 12 ye kadar oturdu. Öpmelere doyamadı,eh biraz da işin ucu kaçtı. Canını yakacak şimdi bıraksana kızım şu çocuğu diye sesler duyuyorum etraftan bırakın ya iyiyiz diyorum gözler kapalı. Hani anneler kızar ya çocuklarına bir tek o misal,yapma çocuğum yarın gel acısını çıkaralım bugün nolur uyuyayım diye diye belki saatler geçti böyle.Kafamı kaçırsam yanağını getirdi dudaklarıma öpmek kaldı bana da.
Annem bi taraftan bağırıyor halam diğer taraftan. Kızın yüzü sapsarı dur be çocuğum azdınız iyice elinde kalacak kız şimdi dese de benim çocuk şımardı iyice. Allah'ım hani gençler uzaklaşır ya ailelerinden,sevdirmez kendini,konuşmaz bile ya hani.Ergenlik denilen bir şe var ya pek kimsenin anlam veremediği,herkesin yaşadığı ama kendinden sonra yaşayanı bir türlü anlayıp sabır gösteremediği. Şükür Allahım...Sana her gece onu öperken şükür,Her sabah onun odasının önünden geçerken şükür,her akşam üstü eve gelip kapıyı açtığında gözümün içine bakıp hatrımı sorduğunda şükür,İyi geceler deyip odasına çekildiğinde ona iyi uykular derken içimden,dışımdan,her zaman şükür...Şu hayatta yaaşdığım sayısız zorluğa bir tek o değil mükafatım...Çok güzel,çok özel, çok sevdiğim bir kaç kişi daha var yaşamımı anlamlı kılan. Fakat,lakin,amma velakin canım oğlum,kardeşim,herşeyim...Ben ne yaptım da senin böylesi sevgini hak ettim. Gözümün içine bakan bir koca bedenin içinde daha büyük,dev gibi bir ruhu bana her gün her an hissettiriyorsun. 
Gün geçmiyor ki bana daha da yakınlaşıyorsun. Allah'ım seni,ablanı,tüm ailemi, aklımdan,fikrimden,yaşamımdan gelip de geçmemiş tüm değerlerimi korusun. Ve kim ki bu yazıyı okur ise benim kadar şanslı bir aileye sahip olsun dilerim...
Ben şimdi gidip odasında film izleyen kardeşimin yanına uzanayım,elini yüzünü öperken şükre varayım.Bir iki sohbet te ederiz belki deymeyin keyfimize.
Zaten annemizin canı sıkkın,cenaze evinden geldi geleli evimizi bir hüzün kapladı. Pek yakın olmasak da vefaat eden akrabaya tanıyor olmanın verdiği his midir bizi bu denli ölümü iliklerimizde hissettiren bilinmez,bir sakin sohbet ele aldı ruhlarımızı. İyi insan olmanın kıymetini konuşuyoruz,iyiliğin önemini, kalp kırmamayı öğütlüyoruz birbirimize.
Ve anlayış gösterip annemizin üzüntüsüne,yardımcı olamasak da susuyoruz,sessizleşiyoruz bu gece.
İyi bir yaşam için kendi kalp kapılarınızı aralayın bu gece. Hadi başlayın sevginizi göstermeye en yakınınızdakine.


16 Aralık 2015 Çarşamba

Hangi Başlık Yakışır ki Yaşadıklarıma ?

Öyle şeyler yaşadım ki hangi birinden başlayayım. Mutluluklar,hastalıklar,güzel haberler,yıpratıcı olaylar... Hangi birine değineyim derken susmuşum epeydir.
Şimdilerde ise bir mücadelem var ki sormayın gitsin.
 Yaz aylarından beri takmıştım kafama ben neden bu kadar kiloluyum diye. Yemeden içmeden,irademe pek güzel de hakimken neden sürekli kilo alıyordum bulmam lazımdı. Ne doktorlara gidildi ,ne tahliller yapıldı bulunamadı.
Yıllık göz kontrolüm yapılacaktı. Belirli doktorlarım vardır benim,kahramanlarımdır onlar. Değişikliği sevmem yine onlara gitmem lazım her periyotta. Alışkanlıklarımdan vazgeçemem kolay kolay. Bu sefer halam öyle çok ısrar etti ki onun doktoruna gitmem için mecbur kaldım diyebilirim.
Muayene sonunda kullandığım 3 damlayı gösterdim doktora.  Birinin kortizinlu damla olduğunu öğrendim. O an yaşadığım şoku size anlatmam mümkün değil. son derece duygusuz yazıyorum bu yazıyı aslında. duygu katarsam içinden çıkamam.


Sadece 3 gün kullanmam gerekirmiş,kullanırken de yağsız,tuzssuz son derece sağlıklı beslenmem lazımmış. Ben tam tamına 2 yıldır aksatmadan kullanıyorum. Tüm derdim bir damladan ibaretmiş.
10 gündür kullanmıyorum. Her damla saati geldiğinde o çok kıymetli ! doktorum için aklımdan neler geçiyor tahmin edemezsiniz. Eğer ki bir gün bir yerde karşılaşayım söyleyecek 2 cümlem var kendisine. Allah inşallah bizi bir yerde buluşturacaktır.!

Şimdi kiraz saplarından kürler mi yapmıyorum,ada çayları mı demlemiyorum. Ne bulursam vücuttaki ödemi atmak için yapıyorum. Ne yapabilirsem...Ne kadar hızlı vücudumdan atabilirsem artık.

Maksat zayıflamak değil şu saatten sonra alınan 8 kilo kolay gitmez biliyorum. Hiç değilse vücuttaki kortizon ve buna bağlı ödemi gidereyim. Erittiği kemiklerim,zarar verdiği endokrin bezlerim,yerlerde sürünen kalsiyum ve d vitaminim... Tüm yazı ağlayarak geçirdiğim,yeni bir ameliyat olmak istemiyorum deyip mucize beklediğim ve sonunda ilaç tedavisine uygun bir yönlem ve doktor bulabildğim dönemlerin acısı pek kolay geçmez içimde.
İçimde bir çok şeyi eritip beni bitirmeye çalışırken dış yüzeyimi şişirdikçe şişiren kortizon değil suçlu olan,bana bunu reva gören doktorla benim derdim. Hiç gerek yokken ve zaten fazla kilosu olan bir insanken ve kilo almamam gerektiğini kendisi de bilir iken,en en başta da beyin hastalığımı bilen hatta kendisi teşhis etmiş iken,şantıma zarar vereceğini hiç düşünmeden,olsun varsın,alsın da gitsin deyip 1 yıl boyunca da sık sık kontrole gitmiş iken beni uyarmayan,bu damla yüzünden kilo alıyorsun,beynine de zararlı,kullanma artık! demeyen doktoruma selamlarımı gönderiyorum.
Son derece duygusuz yazdığım bu yazıyı da böyle noktalıyorum. İçimden geçenleri bir bir yazarsam ne bu yazı biter ne benim içimdeki öfke biter... saygılar bir yeri yaparken diğer yeri bozan sağlıkçılara. Sadece kendi alanının işini halledip hasta hayatını hiçe sayan hekimlere... 
Bilerek yaptığınız yanlışların gelip sizin de hayatınızın içinde bire bir yer alması dileğimle.

Saygılar tekrar...Çok saygılar onca yıl okuyup da aldığınız ama hakkını veremediğiniz o diploma hatrına saygılar ve sevgiler sayın hekimler...  Bazılarınızı başımın üstünde taşımak isterken ömrümce,bazılarınızı da ayağımın altıyla ezmek istiyorum an itibariyle. 
Sayılar,saygıyı hakettiğini düşünen tüm hekimlere.Umarım  dönüp bir bakarlar kendilerine,hak ediyor muyuz diye.



13 Aralık 2015 Pazar

İşte Geldim Burdayım... Ben bir Çilek Kızım...

Ben gelldiiimmm...

Nerelerdemiydim... Pek uzaklarda değildim aslında. Daha da yakınlaştım sadece.
Enerji topladım biraz. Mevsim değişti bu arada-hava soğudu,ben değiştim-büyüdüm.Hayatımdaki bir çok şeyi  hale yola koydum... Bu süreçte çok yoruldum... Çok şaşırdım... Pek çok da üzüldüm...Bildiklerim yeni öğrendiklerimle çarpıştı,bölündüm tekrar parçalarımı topladım büyüdüm...
Şimdi işte geldim burdayım...Ben bir küçük çilek kızım.Sizde ne var ne yok bakalım...? 
Sayfama uğrayacak her bir insanoğluna sevgiler saygılar :)