22 Eylül 2014 Pazartesi

Hayat...


/saçlarım,hayatın ta kendisi.../

Alttaki saçlarımın üsttekilerle aynı boy olmamasından duyduğum sıkıntı... Öte yandan Üstteki saçları kesip,eşitlemeye yanaşmayışım... Tuhaf gel-git
Hayatta böyle değil mi zaten...Doğruyu bilmekle,yanlışı istemek arasında bir çizgide yaşamıyor muyuz çoğu zaman...




17 Eylül 2014 Çarşamba

Liseli Olduk Bizzz

Çocuğu okula başlayacak olanlar pazar akşamı ve pazartesi sabahı facebookta bir çok paylaşım yaparak heyecanlarını yansıttılar.Ben de çok heyecanlıydım oysa ama yazmadım.
...
Benim canım...Hayatımın anlamı...Yaşama sevincim...Birtanem...Çok sevdiğim...Ablasının canı,herşeyi...Liseye başladı dün...Doğduğu gün hastane odasında yanı başındaydım.O gün bugündür tatiller dışında hiç ayrılmadık...Üniversite ve askerlik zamanında ne yaparız bilemiyorum...Şimdiden bunun kaygısı düşse de kalbime,büyümesi,yeni bir yaşamın kapılarını aralıyor olması öylesi güzel ki...Puanı düşük olmasına rağmen en istediğimiz okul çıkıp şansı yaver gitmişti.İnşallah kaderi de güzel yazılmıştır canım oğlumun...İlk gün babası götürmek istedi.Hem yolu öğretsin hem ortamı bir görsün istedi.Hiç hayır demedi bizim oğlan.Babasının yanında olmasından mutluluk bile duydu,şaşırdım...
İnşallah hep böyle uysal,hep böyle bağlı olur önce babasına sonra sevdiği,seveceği herkese...
Babası bir kaç saat bahçede beklemiş,Biraz çocuklarla sohbet etmiş,okuldaki görevlilerle laflamışlar falan.İstemiş ki molalarda oğlu onu görsün,yalnızlık çekmesin.İlkokula gitmiyor,bu tavır biraz fazla evet ama bizim baba da böyle işte...Onun gözünde evlatları hiç büyümüyor.Neyse eve geldi gelmesine de okul kaçta kapanacak o gün öğrenememiş bir türlü.Beklemeye başladık bizim çocuğu.İstedim ki ilk gününde kapıdna uğurlayamadım ama kapıdan girişini görebileyim.İlk heyecanını,anlatacaklarını,lise formalı halini göreyim.Tüm işlerimi bıraktım öğlen saatlerinde bekledim canımı.Tam geleceği esnada temizlik yapmam gerekti.Ve ben diğer odaları süpürürken gelmiş kendisi.soyunup giymiş tabi,göremedim.Sohbet ettik etmesine de benim içim rahat etmedi.Böyle planlamamıştım ilk günümüzü.Olmadı bu geri alalım günü demek geçti içimden...Olmadı tabi...Oldurduk ama biz...Ertesi gün yani bu sabah saat sekize çeyrek kala geldi çaldı kapımı.
Girdi içeri öptü yanaklarımdan.Gözlerimi yarı açar haldeydim ki bekliyor baş ucumda.Öp beni der gibi.Uzat bakim yanağını dedim...Öptüm,kokladım canımı...hiç bir şeyle ölçülemeyecek bir duyguydu.Ne güzel olmuşsun sen,nazardan korusun Rabbim seni dedim.Gülümsedi.Gidiyorum ben hadi kalk işe geç kalacaksın dedi.Bir gıdı ver de uyanayım dedim.bu sefer vermedi.Anlaşılan büyümüş benim oğluşum:) Herşey tamam;öp kokla ama gıdıyı öpmekten mahrumuz artık.O en güzel,o en masum,o en bebek kokan noktadan nasiplenemiyoruz artık...Büyüdüğünü ima eden tavrına itiraz etmeyişimle,gözlerinin içi gülerek çıktı odamdan.
Gitti ve geldi çok mutlu halde.Oturdu yanıma başladı anlatmaya.Olur olmaz herşeyden bahsetti.Ne yaşadı ise,ne hissetti ise.Bir arkadaşla ne paylaşmak geçti ise içinden,anlatıverdi ablasına,her zaman ki gibi.Allah'ım ne güzel bir mutluluk bu.Sen benim ablam değilsin,annemsin derken gözlerindeki ışık...Ben sana ne anlatsam beni anlarsın,kızsan bile haklısındır diyen bir evlat...Bir kardeş.Bir can var yanı başımda.Allah'ım sen zihin açıklığı ver kardeşimle birlikte tüm öğrencilere.Şansları,kaderleri iyi yazılmış olsun.Senin yolundan ayrılmadan,hayat çizgilerinde yürüsünler ve büyürken canları hiç acımasın lütfen...
Onun canı acırsa ben ölürüm sanki.Nasıl kaygılıyım bilseniz.Çocuklara liseye başlayanlar anlayabilirler beni sadece.Son günlerde ne kadar tehlikeli bir ortam oluştuğunu okul çevrelerinde...Çocukları nasıl bilinçlendirmeli de nasıl yakınlaştırmalı kendimize...sorular,sorular...Hoş geldi kaygılar...Biz liseli olduk.Her gün bedenim  dünyevi işlerle uğraşır iken ruhum tekrar lise sıralarında oturuyor sanki...Ne güzelmiş abla olmak...Ne güzelmiş kardeşin okuldan gelmesini beklemek...Sanki ilk kez yaşanıyor bu duygular.Bu yıl başkayız efendim biz.Bu yıl yeniden doğduk sanki.Lise...Üniversiteye adım adım...Hayata koşuyoruz biz artık.Hedeflerimiz oluşuyor,uğruna çalışacak,amaçlarımızı belirleyip zamana karşı yarışacağız...Ama en önce...Herşeyden önce o mutlu olsun diye ne gerekiyorsa onu yapacağız...Önce mutlu bir birey olsun ki şükür öyle.Sonra başarı gelir nasılsa.Lise...Deneyim...Demeyen,daha oraya gelmeyen anlayamıyor ne hissedildiğini.Herkesin bir kez yaşaması gerekiyor bence...Çocuğundan ya da çocuğu gibi olan kardeşinden...
Hayırlı yazılar vardır kader çizgisinde inşallah...bu uğurda ne yapılması gerekiyor ise ablası oğluşunun yanı başında daima...


11 Eylül 2014 Perşembe

BİTTİ

Söze nasıl başlasam bilemiyorum ama bu günü anlatmazsam çatlarım.Elimin ayarı kaçabilir,bunun için şimdiden kusura bakmayın efenim...
...
Annem ayağının liflerini zedelediği ve ayağı alçıda olduğu için gelemedi ama babacımla beraber gittik,doktora.Randevu almadan gelin,girin demiş doktorum.Sabah dayım gelip aldı arabayla.Götürdü ve dönüşte de bir noktadan yine bizi alıp evimize getirdi. Ee o zaman detaya girmenin tam vakti.
Nasılsın dedi Tamer Beyciğim...Çok iyiyim dedim.Kendisinin nasıl olduğunu sordum.Ama zaten benim odaya öyle bir enerjiyle girişim vardı ki,kötü olamazdı o dakikadan sonra.
Şikayetlerinin olmaması durumun iyi gittiğine işaret olsa da biz bunu bir görelim dedi. Mr mı istersin tomografi mi diye sordu.3 gündür mr korkusuyla uyuyamıyor ve dudağımda uçuklar çıkıyor olmasına rağmen siz bilirsiniz dedim.Hangisini isterseniz ben hazırım.Sen tercih et,benim için fark etmez dedi.Zamanın varsa mr yok ise tomografi...Ama bil ki tomografide çok yüksek radyasyon alacaksın.Ben seçeceksem tomografi olsun çünkü kapalılık korkusu sebebiyle uykularım kaçıyor dedim. ahh dedi nasıl unuttum ben bunu.Tamam o zaman mr ı unuttuk gitti.
Yüzümdeki gülümseme daha içten bir hal aldı.Teşekkür ettim tomografi odasına doğru yol aldım.
Farklı bir hastane,farklı personel...Çok iyi kalitede ilgi,alaka...
Binanın çok dar olması haricinde her şeyi beğendim.Ben alışmışım buradaki 5 yıldız kalitesindeki hastaneye,Afiyet Hastanesi çok küçük geldi gözüme.
Neyse efenim tomografi bölümüne inince dedim ki kaç dakika sürüyor hastanenizde bu tetkik.
Verilen cevap tamı tamına şöyleydi.
2 dakika.Bilemedin 3.En fazla 4.5 dakikayı geçmez.Gülümsedik...Uzandım...Hızlı nefes alışlarıma son verdim.Hazırım dedim...bitti cd mi alıp doktorumun yanına gidecektim ki; doktorunuz kim dedi filmi çeken kişi.Tamer Tekin dedim.Eski hastaneden hastasıyım.8. ay kontrolümüze geldim.Nasıl bir ameliyat yapmış böyle.Sonuç harika dedi.gülümsedim.İyi doktordur evet ben de kendimi çok iyi hissediyorum dedim.
aldım cd mi gittim doktorcuğumun yanına.Tam odasına girecektim ki önümden giriverdi adamın biri.Sen bekle biraz derken doktorum bana,sanki mahcup olmuş bir edaya büründü.Tabi ki dedim.Vaktim var benim.Bir kaç dakika sonra gelip yanıma,odasına davet etti.Elimdeki cd yi verdim.Gözlerimi gözlerine yapıştırdım.Bekledim...
Bitti dedi...Artık bitti.hidrosefali tamamen bitti.bos akımı düzgün,şant çalışıyor.birikmiş tüm sıvı boşalmış.Beyin artık tamamen normale dönmüş.
eski halini hatırlıyormusun dedi.Evet dedim.Gel dedi bak şimdiki haline. Görüyormusun beynin uç kısımları ne kadar sivri.İşte tam da biz sağlıklı insanların beyni gibi.Artık sende aynı bizim gibi bir beyne sahipsin.Bitti...Hastalık bitti.
Şant düzgün çalışmaya devam ederse tamamdır bundan böyle.1 sene sonra görüşelim ve sadece şantın çalışıp çalışmadığıyla ilgilenelim. Tıkanma olmaz ise yolumuza aynı mutlulukla devam edeceğiz...Olmayacak dedim.tıkanmayacak...Çok iyiyim ben...Böyle devam edecek...Gülümsedi.O ciddi adam,o askeri eğitimli insan beni gördüğü andan itibaren hep gülümsüyordu.Ben onu o ciddiyetiyle de sevmiştim ama benden enerji alarak karakterini yumuşatması ayrıca hoşuma gitmiyor değildi.
Odasından çıkarken dedim ki uyuşukluk devam ediyor başımın kesi olan bölümünde.Devam edecek dedi.normal kabul etmeli artık bunu.Nedense üzülmedim...Aslında hiç bir türlü alışamamıştım bu hale.
Sonra aklıma geldi,dedim ki benim tek problemim bağırsaklarım.Sanırım şant bağırsaklarımı tahrip etti.Çok ciddi derecede ishal durumu söz konusu.Her yediğim dokunmakta.bu sebeple bir kaç kilo bile aldım...
Doktorumun cevabı aynen şöyleydi; o benden değil.Sen bu sorununun sebebini başka yerden ara.
bu okunduğunda kaba gibi algılanabilecek cümleyi öyle güzel ve sempatik bir şekilde söyledi ki benim cümlelerim ise kendimi ayıpladığım cinsten idi.
Resmen kafa tuttum adama
bağırsaktan geçen şant,tahribat yaptı bu yüzden ne yesem dokunuyor diye düşünüyorum.Yanlış düşünüyorsun dedi.Şant plastik bir madde metal değil ki zarar versin bağırsağına.Ama dedim bağırsaklarım zaten rahatsızdı benim.Etkilenmiş olmalı ki hemen ameliyat sonrası bu hale geldim..
Hayır dedi şanttan bir sorun yaşasak bu deri dışına da yansırdı.Var mı allerjik bir durum yok hayır problem içimde benim.O problem benden değil.Değil yani.eminim değil...
Adamı da delirttim sonunda:)
Ama ben hala direttim...Bu denli sorun yaşıyor olmak ve zamanlamanın sonucunda daha başka ne düşünebilirdim ki...Yeniden bağırsak kisti oluşabilme ihtimalini düşünüp sinirlerimi mi bozsaydım yani?
Şeker hastalığım sebebiyle kolonoskopiye girmek yani bir gün öncesindeki hazırlık dönemini yaşamak çok ciddi anlamda zor olduğundan,bu şüpheyle yaşamak istemiyorum.bu yüzden kendimi şanttan olduğuna inandırmıştım.Değilmiş...Yapacak bir şey yok...Kudret narı iyi gelirmiş,iç organlardaki yara ve tahribatlara.Bitkilere bel bağlıyorum şu günlerde.
Ama en önce bugün aldığım yüksek radyasyondan kurtulmanın yollarını arıyorum.Hidrosefaliyi yenmiş iken kansere teslim olmak istemem.Ama göze aldım.Şimdi litrelerce su içiyor.Banyo yapıyorum.Bu sayede biraz daha hızlı atabilirmişim vücuttan.1-2 gün çocuklara yaklaşmamak da gerekli biliyorum.Korkum sebebiyle göze aldıklarımdan,kimseye zarar gelsin istemem.Şuan radyasyon yüklü bomba gibi hissediyorum kendimi.Yaklaşmayın,yakarım cinsindenim yani...
Çok mutluyum bugün...Sanki herşey bitti.Bir daha hiç tekrarlamazmış gibi...Artık atlattım,iyiyim demek istiyorum.Haykırmak istiyorum yendim ben hidrosefaliyi diye.Ama korkum baki...Bu ahstalığı yaşayanların sadece yüzde onunun ömürleri boyunca 1 kez bu ameliyatı olamsı diğer herkesin çok defa tekrarlaması...Korkutuyor.Ama bu korkuyla yaşayacak olmak korkutmuyor.
Ben iyiyim.İyileştim...Zaman zaman biriken sıvıdan dolayı baş ağrım geliyor olsa da dinlenince normale dönebilmenin tadını sonuna kadar çıkarıyorum.Yorulunca canım yanıyor,göğsüm,karnım,mide boşluğum yani şantın geçtiği yol sancıyor dedim.Ama ben umursamıyorum.Dinlenince iş güce devam ediyor,yok sayıyorum dediğimde;sen bildiğin gibi yap kimseyi dinleme dedi.Kendini en iyi sen tanırsın,kısıtlama...
Ben bu adamı seviyorum.Sevmem için çok neden var...Hepsini sayamıyorum.Bana benim gibi yaklaşan,hastalığımın özel olduğunu farkında olup diğer her şeyi önemsiz kabul eden bir adam o.Adam hastalığın öneminin,pozitif enerjiyle yok sayılacak olduğunun da farkında.Daha doğrusu bunu benimle farketti desek daha doğru.Beni tanıdıkça enerjiye inanır oldu.Sadece tıbba kulak veren,kurallarla ilerleyen biri iken,şimdi her şeyin iyi olacağına inancımın,beni düze çıkarmasının keyfini o da benimle beraber yaşıyor.bu kadar kısa sürede(sekiz buçuk ay) tamamen atlatmış olmak onu da şaşırttı.Önce yorumlayamadı gördüklerini sonra filmlerdeki gibi uzun süre ekrana bakmasının ardından gülerek tek cümle kurdu bana."bitti."
O an boynuna atlayıp sarılmak istedim.Sanki çok daha büyük bir hastalığı yenmiş gibi sevindim.Daha büyüğü yok idi bence ama varsa da onu bile yenmiştim bugün.Tüm dünyaya göğüs gerebilecek,her şeyi sırtlayabilecek haldeydim o an.
Mutluyum yani...Mutluyum işte...Yendim...Bitti...Şant tıkanmaz ise bitti.Ama üzerine para verseler,dünyaları verseler şantı çıkarttırmam o da ayrı.Ben seviyorum şantımı. Uslu uslu durdukça,yaşar gideriz beraber.Etliye,sütlüye karışmasın yeter...
---
Bağırsak sorunum almış başını gidiyorken annem el koydu duruma.Domates yiyemiyordum.Ne pişmişini ve çiğ olanını.Çeşitli şekillerde denedikten sonra çözdük meseleyi.Domatesin çekirdekleri dokunuyor bana.Şimdi her sabah annem çıkarıyor çekirdekleri sadece kabuk kısmını doğruyor bana.Yemeklere de koymuyoruz artık,salça var nasılsa.
Salatalığı da aynı şekilde yapmaya başladık.Evet çekirdeğini çıkarmak biraz zahmetli ve pek bir şey kalmıyor geriye ama yiyebiliyor olmanın mutluluğu kalıyor bize ya yetiyor da artıyor bile.
diğer gıdaların da bakacağız bir çaresine.Getireceğiz, yenilir-yutulur hale.

Bu arada tam odasından çıkarken uzattığı kartvizitin turuncu renkte olması tesadüf değildi.en sevdiğim renk turuncu.Herşeyim turuncu olabilir,her an gözlerimi turuncu bir şeye dikip bakakalabilirim.Mutluluk sebebi benim için.beni tanıyanlar bilirler,yaş sebebiile herşeyin turuncu olması elbette mümkün değil ama yolculuk ettiğim otobüsün koltuklarının turuncu olması bile büyük keyif...Yanı başımda duran objelerin turuncu olması,odamın perdesinden turuncu ışık sızması gibi gibi...Hayat benim için...Pek önemli...Ve bu özel günde uzatılan kartvizitin rengi,o güzel adamın ismi ile birleşince ayrı bir önem taşıdı...
...

Velhasılı kelam çok uzadı biliyorum.Ama siz de beni bilirsiniz başladı mı parmaklar klavye üstünde dans etmeye,pek kolay susamıyor işte.Sekiz buçuk aydır benimle beraber üzülüp,gelişmelere sevinen,kalbi gerçekten benimle beraber atanlaraydı bu yazı.Ben sizin dualarınızla iyileştim.Çok şükür,bin şükür bu sonucu bana duyuran,gösteren Rabb'e.Doktorumla birlikte baktığım o ekran gözümün önünde.gitmez uzun süre.Artık benim beynim de siz diğer insanlarla aynı şekilde.
Dikkat etmeye devam...Biri vücuduma dokunsa,şakadan vuracak gibi olsa tekme tokat girişecek hale geliyor olsam da bazen,alışacağız şanta...Benle beraber yakın çevremdeki herkes de alışacak bu duruma.Nasıl ki bir tek ben yaşadım ama beni tanıyan neredeyse herkes bilgi sahibi oldu bu hastalıkla ilgili.Bu da yaşadığım sorunun en güzel geri dönüşümü idi.
Herkes araştırmış,öğrenmiş,bilinçlenmiş...Ne mutlu bana.Ne mutlu bana ki,başa gelene sabırla atlatabilmişken,insanların bilinçlenmesine vesile olma şansına eriştim.
bugün aldığım haber hatrına,bu ana kadar yaşadığım her şeye sonsuz şükürler olsun...Hamdolsun derdi verip dermanını buldurana...O süreçte kalpten sabır ve enerjiyi eksik etmeyen Allah'a...








10 Eylül 2014 Çarşamba

Pazartesiden Perşembeye

Uzun cümleler kuracak kadar ne vaktim ne de taakatim var bugün.
Dün akşam sancı içinde eve gelen annemin sabaha kadar sızlayan ayağı ile karşı karşıya bakışarak oturmamız,bir türlü hastaneye gitmek için ikna edemeyişimle geçen saatler.Sabahı zor ettik ama öğleden sonra kendimizi hastanede bulduk.Önce muayene ardından röntgen ve alçı.Teşhis ise burkma sonucunda ciddi doku zedelenmesi,lif kopması ve belki de çok ince çatlakların oluşma ihtimali.(çatlaklar çok ince olduğunda röntgende görünmez imiş.) tüm bunlar için alçıya alınması uygun imiş.Şimdi ayak bileği dize kadar alçılı.
Daha önce hiç alçıya alınırken görmemiştim bir uzvu.Hep merak ederdim.Pek keyifle olmasa da merakla izledim.Değşik bir deneyimdi.bunu da öğrenmiş oldum.Artık modern alçının nasıl yapıldığını biliyorum.Merak kötü şey ama deneyim sahibi olmak paha biçilemez.Bu günü de böyle tamamladık.Zamanın bizden aldıklarını değil de bize ne kattığını düşünmekle yaşlanmak istiyorum.Bunun için çok ama çok çaba sarfediyorum.Mutlu olmak senin işin demişti günün birinde bir büyüğüm.bu söz çok hoşuma gitmişti.Gerçekten öyleydi.Ben Eksilerle başlayan yaşamdan sayı doğrusunun nirvanasına uzanmak için yaşıyordum.doğanın kanununa aykırı gelen ne var ise elimin tersiyle itiyor her durumdan mutluluk çıkarmayı deniyorum.
Evden çıkarken tartıştığım annemin yoldan araması ve seni özledim gel de biraz daha tartışalım demem üzerine eve sancı içinde gelince hissettiklerim...Hayat kısa...Nolur birbirimizi üzmeyelim diyen iç sesim...
Ve gece sabaha karşı uyumaya gider iken elimde telefonum,karımda inleyen annemi ikna çabalarım ve koyduğum teşhis...Ayağın çatladı senin...Alçıya alınsa rahatlayacaksın...
Sanki tıp okudu diye söylenen bir anne.Gitmem ben doktora falan sabaha bir şeyim kalmaz benim diye devam ederken,doktorun bugün söyledikleri...Annemin bana bakışı.Sen bu işi biliyorsun deyip göz kırpışı...Herkes okur 6 yıl tıp,benim deneyim 30 yıl.Hafife almasak mı ne? :)
Bir arkadaşımın deyimi ile ordinaryus gibi insanım.
Buna binayen bir iki örnek vermek geçer içimden.
2 gün öcne bir arkadaşım aradı.Eşi benim bir zamanlar aile doktoruma muayene olmuş ve şifa bulmuş idi.Ne sağlık sorunu olsa anlatır benden iyi doktor tavsiyesi isterdi.Bildiğin kadın hastalıkları doktoru var mı dedi.Önce evet deyip sonra tavsiye edecek biri olmadığını söylediysem de akabinde tekrar arayıp bir telefon numarası verdim.Metin beye benim adımı ver.Kendisi iyi bir doktor olup çevresi geniştir.Sana mutlaka iyi bir doktor önerecektir dedim.Ona güvenebilirsin.
Geçenlerde patronum aradı.Bir takım sağlık sorunlarından bahsedip ne yapması gerektiğini sordu.Önce oralı olmadım.Bana neydi ki.Kimdim ki ben.Sonra durumun ciddiyetini anlattı.Ve benim yaşadığım sıkıntının birebir aynısı olması sebebi ile,hastaneye gidene kadar sancısını durduracak bir kaç tavsiyeye ihtiyacı vardı.
Ertesi sabaha kadar alabileceği basit bir kaç önlem önerdim.Sanırım o gece rahat etti.
tüm bunları anlatıyorum da 2 gün sonra beyin cerrahisi kontrolüm olduğunu ve mr ister ise diye korkup günlerdir uykularımın kaçtığını anlatmıyorum.O makinanın içine girme ihtimalinin beni nasıl korkuttuğundan hiç bahsetmiyorum.Tomografi istemesi bir nebze daha rahat olacak ise de yine de sıkıntı benim için.Bilmem kaç milimlik şırıngalar ile karnının kaba etinden canlı kanlı operasyonlar geçirmiş ben,6 ameliyat ve narkozsuz atılan sayısız dikişlere dayanmış ve bir damla göz yaşını yanağa düşürmemeye özen göstermiş ben korkuyorum efenim.Nasıl bir zaaftır bu bilmem ama böyle bir şey işte.Neyse...Terzi kendi söküğün dikemez misali de değil aslında.tüm buhranlardan kendimi tanımamla çıkabilmişliğim var. Herşeyin üstünden girip altında ezilmeden durumu kotarıyorum çok şükür,bin şükür...Bu kadarı da nazarlık olsun değil mi?
Azıcık panik ve stres de alacağım  güzel haberlere giden yolda tuz biber olsun çekilen sıkıntıda...

Uzun lafın kısası mahiyetinde başladığım yazımı lastik gibi uzatabilmeme şaşmamalı.Bu ne ilkti ne de son olacak...Hayırlı geceler ve mutlu sabahlar efenim...