Anlatacak güzel bir şeyin yoksa sus fikrindeyim. O yüzdendir sessizliğim.
Ama şimdi bir kaç cümle not bırakabilirim.
Hayat çok yorucu evet. Çok üzücü şeyler oluyor ve bunlar devamlı olunca yıpratıyor. Bir konudan yıpranınca da hayatın tümüne negatif etkisi yayılabiliyor.
İnsanları ihmal etmek mi dersiniz, özel günlerini kaçırmak mı... Anlatamazsınız aslında hayatı kaçırdığınızı,kendinizden bile kaçtığınızı. Ta ki en sevdiklerinizden biri size bir eleştirel cümle kurana kadar. Ruhuma işleyen o cümle...
Neyse...
Diyeceğim şu ki aslında, bu hafta öyle çok inandım ki gerçek olacağına. Asla bir sebep yokken ve olması için bir adım atmamışken, günlerimi bile ona göre planladım. Bugün anne teyze sen de deelll demesine rağmen onlara kalmaya gitmedim. Ozlersen beni ara tamam mı, istediğin kadar ara bak dedim gönderdim. Çünkü hissetmek ya da istemek seviyesinde falan değil "bilmek" ti bu. Tamamen bilmek. Biliyordum öyle olacak. Biliyordum ama nasıl bilmiyorum.
İstediğim her şeyi bilmek seviyesinde yaşayınca nasıl da oluveriyor biliyorum ve tadını doyasıya çıkarıyorum. Bazen anda kalmak öyle zor oluyor ki,bitecek bu enfes vakit diye yiyorum kendimi. Sonra hoop ruhuma bı çimdik atıp anda kal şuan burdasın ve çok mutlusun sadece bu anı yaşa sonrası sonra diyorum. Gerçekten de sonrası sonra. Sonra bakarız ona. Şimdi buradayız ve bu histeyiz. Hep kalabilsek keşke de,neyse...
AA bir de biliyor musun bazı fotoğraf karelerinde dünya bana harkuledeymiş gibi çıkıyorum. Sanki dünyada mutsuzluk diye bir şey bilmiyorum da her bir hücremi mutluluk sarmış gibi bir hal. Çok özlemişim ben bu halde olmayı ve böyle hissetmeyi ve böyle saatler yaşamayı ve hayattan bu şekilde uzaklaşmayı. Yaşamdan gerçekten tat almayı.
Varol. Varlığına sonsuz şükrettiğim,Varol.